Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
Taksirle yaralama suçu, Türk Ceza Kanununda Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar bölümünde düzenlenen suç türlerinden biridir. Taksirle yaralama suçu, failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihmal etmesi nedeniyle başkasının vücut bütünlüğüne zarar vermesi şeklinde oluşur. Bu eylemlerin suç olarak düzenlenmesi ile kişilerin sağlıkları ve vücut bütünlükleri korunmaya çalışılmıştır.
İçindekiler
Taksirle Yaralama Suçu Nedir?
Taksirle yaralama suçu, failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihmal etmesi nedeniyle hayatın olağan akışında öngörülebilir olan bir neticeyi öngörememesi ve bir kimsenin yaralanmasına neden olmasıdır. Bu suç, TCK m. 89’da düzenlenmiştir.
TCK 89:
‘’Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’
Taksirle Yaralama Suçu Nasıl Oluşur?
Taksirle yaralama suçu, failin suç konusu eylemlerini gerçekleştirirken dikkat ve özen yükümlülüğünü ihmal etmesi sonucunda öngörmemesine ve istememesine karşın başka kimselerin yaralanmasına neden olmasıyla oluşur.
Taksirle yaralama suçundan dolayı faile ceza verilebilmesi için failin dikkatsiz ve özensiz davranışlarda bulunmak suretiyle mağduru yaralaması gerekmektedir.
Örneğin, 165 promil alkollü olan bir kişinin aracıyla 120 km hız yaparak ve kırmızı ışıkta geçerek yol alması durumunda, yaya konumunda olan mağdurun yaralanması hususunda fail gerekli dikkat ve özeni göstermemiştir.
Failin, taksirle yaralama suçundan dolayı ceza alabilmesi için gerçekleştirdiği eylemin neticesini önceden tahmin edememesi ve neticenin gerçekleşmesini istememesi gerekir. Failin, eylemleri sonucunda meydana gelebilecek neticeyi öngörebilmesi ve istemesi üzerine mağduru yaralaması olayında faile taksirle yaralama suçundan değil kasten yaralama suçundan dolayı ceza verilir.
Taksirli eylemlerden dolayı faile ceza verilebilmesi için mağdurların sadece yaralanması gerekir. Mağdurlardan birinin veya birden fazlasının ölmesi halinde faile, taksirle yaralama suçundan değil, taksirle öldürme suçundan ceza verilir.
Faile, gerçekleştirdiği taksirli eylemden dolayı ceza verilebilmesi için mağdurun yaralanması ile failin eylemi arasında bir sebep – sonuç ilişkisinin kurulabilmesi gerekmektedir.
Örneğin, Ahmet’in trafikte Mehmet’in aracına vurması sonrasında tarafların araçları kenara çekerek kaza hakkında tutanak tuttukları esnada Kaan’ın kullandığı araçla yol kenarında duran Mehmet’e çarpması halinde Ahmet’in eylemi Mehmet’in yaralanmasına neden olmadığı için Ahnet’e taksirle yaralama suçundan dolayı ceza verilmez.
Taksirle Yaralama Suçu Cezası
Taksirle yaralama suçunun cezası, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır.
Hakim, bu cezalardan yalnız bir tanesine hükmedebilir; iki cezaya da aynı anda hükmedilmesi mümkün değildir.
Hakim, kesin cezayı belirlerken suçun işleniş biçimine, suçun işlendiği yer ve zamana, suçun konusunun önem ve değerine, olay sonunda mağdurun uğradığı zarar ve tehlikenin büyüklüğüne, failin taksirli eyleminin kusur yönünden ağırlığını göz önünde bulundurur.
Taksirle Yaralama Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Haller ve Cezası
Taksirle yaralama suçundan dolayı 12 adet nitelikli hal bulunmaktadır. Bu haller TCK m. 89 fıkra 2 ve devamı hükümlerinde düzenlenmektedir.
TCK m. 89/2:
‘’Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.’’
TCK m. 89/3:
‘’Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.’’
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflaması
Failin gerçekleştirdiği taksirli eylemler sonucunda mağdurun duyu veya iç organlarından birinin işlevinde sürekli olarak bir hasarın meydana gelmesi durumunda faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için organların işlevinin sürekli olarak zayıflaması gerekir. Geçici olarak meydana gelen kayıplar bakımından bu nitelikli hal uygulanmaz. Genel olarak Yargıtay kararlarına bakıldığında bir organın işlevinin sürekli kaybından bahsedebilmek için en az %50 işlev kaybına uğramış olması gerekmektedir.
Örneğin mağdurun olay sonucunda geçici hafıza kaybı yaşaması halinde bu nitelikli hal uygulanamaz ancak mağdurun sol kolunda %70 işlev kaybı meydana gelmesi ve yalnızca 1 parmağını oynatabildiği olayda faile bu nitelikli halden dolayı fazla ceza verilir.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Vücudunda Kemik Kırılması
Failin meydana getirdiği taksirli eylem sonucunda mağdurun vücudunun herhangi bir noktasında kemik kırılması halinde faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun vücudunda kemik kırığı olması yeterlidir. Bu kırığın önemli ve hayati bir noktada olup olmaması fazla ceza verilmesi açısından önemli değildir.
Yargıtay, failin, gece vakti 159 promil alkollü olarak mağdurların içinde bulunduğu araca çarpması sonucunda bir mağdurun vücudunda 2. derece kemik kırığına, diğer mağdurun vücudunda 1. derecede kemik kırığına, bir diğer mağdurun ise vücudunda 6. derece kemik kırığına neden olduğu olayda faile, bu nitelikli halden dolayı fazla ceza verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. (Yargıtay 12. CD., 2019/13627 E., 2020/7184 K.)
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Konuşmasında Sürekli Zorluğun Ortaya Çıkması
Fail tarafından gerçekleştirilen eylemler sonucunda mağdurun konuşmasında sürekli olarak bir zorluğun, takılmanın veya kekelemenin ortaya çıkması halinde faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır.
Bu nitelikli halden dolayı faile fazla ceza verilebilmesi için ortaya çıkan konuşma zorluğu ve bozukluğunun devamlı olması gerekmektedir. Örneğin, failin mağduru taksirle yaralaması sonrasında mağdurun olayın etkisi ile şoka girmesi ve 12 saat boyunca konuşamaması halinde bu bozukluk devamlı olmadığı için faile bu nitelikli halden dolayı ceza verilemez.
Yargıtay, sanık doktor tarafından guatr ameliyatı olan mağdurun ameliyat sonrasında nefes darlığı ve ses kısıklığı sorunu yaşadığı iddia ettiği olayda, mağdurun yaralanmasına sanık doktorun taksirinin bulunmadığı gerekçesiyle doktora taksirle yaralama suçundan dolayı ceza vermemiştir. (Yargıtay 12. CD., 2019/8623 E., 2020/2566 K.)
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Yüzünde Sabit İzin Kalması
Fail tarafından gerçekleştirilen eylemler sonucunda mağdurun yüzünde kalıcı ve sabit bir iz kalması halinde faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır. Bu neticenin nitelikli hal olarak düzenlenmesinin nedeni, yüzdeki izin görünür olması ve mağdurun hayatını veya mesleğini etkilemesi nedeniyledir.
Örneğin, polis, asker, hostes gibi mesleklerde bulunan veya bulunma düşüncesinde olan kişilerin vücutlarının görünür yerlerinde sabit bir yara izi olmaması gerekir. Failin meydana getirdiği taksirle yaralama eylemi neticesinde mağdurun yüzünde kalıcı bir iz meydana gelmesi halinde bu kişiler mesleklerini kaybedebilir veya istedikleri mesleğe katılamayabilirler.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için izin, mağdurun yüzünde olması ayrıca uzaktan ve açık bir biçimde görünür olması gerekir. Yüzde değil kolda olan veya ancak mağdurun yakınına yaklaşıldığında belli olan yara izleri bakımından bu nitelikli hal uygulanmayacaktır.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Yaşamının Tehlikeye Girmesi
Failin gerçekleştirdiği taksirle yaralama sonucunda mağdurun yaşamının tehlikeye girmesi, mağdurun ölüm ihtimalinin gündeme gelmesi halinde faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun yaşamının veya hayati fonksiyonlarının tehlikeye girdiği, tabir-i caizse mağdurun ölümden döndüğünün doktor veya hastane raporuyla delillendirilmesi gerekir.
Örneğin failin taksirle yaralama eylemi sonucunda mağdurun kafasını çarpması, mağdurun beyin kanaması geçirerek hastanede yatması veya mağdurun kalbine aldığı şiddetli darbe nedeniyle kalp krizi geçirmesi olayında faile, bu nitelikli halden dolayı artırılarak ceza verilir.
Taksirle Yaralama Sonucunda Gebe Mağdurun Çocuğunun Vaktinden Önce Doğması
Failin gerçekleştirdiği taksirli eylemler nedeniyle hamile olan mağdurun çocuğunun, mağdurun telaşa, heyecana kapılması veya yaralanması nedeniyle erken doğması durumunda faile verilecek olan ceza yarı oranında artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için çocuğun sağ veya ölü doğmasının bir önemi yoktur. Burada önemli olan husus, mağdurun olağan gebelik süresinden önce, beklenmedik şekilde ani bir doğum gerçekleştirmesidir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için gerekli olan bir diğer şart ise, failin mağdurun gebe olduğunu bilmesi gerektiğidir. Failin, gebe olduğunu bilmediği kadına karşı taksirle yaralama eylemi gerçekleştirmesi nedeniyle çocuğun vaktinden önce doğması halinde faile bu nitelikli halden dolayı fazla ceza verilmez.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa veya Bitkisel Hayata Girmesi
Failin gerçekleştirdiği taksirli eylemler sonucunda mağdurun, iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması veya bitkisel hayata girmesi durumunda faile verilecek olan ceza 1 kat artırılır.
Bu nitelikli hal, mağdurun önemli derecede hayatını etkileyen ve süreklilik arz eden bir hastalığa yakalanması durumunda ortaya çıkar. Burada kast edilen hastalık fiziki bir hastalık olabileceği gibi zihinsel veya psikolojik bir hastalık da olabilir.
Örneğin, mağdurun taksirli bir biçimde mağduru yaralaması sonrası mağdurun ilaç kullanmayı ve hatta ruh ve sinir hastalıkları servisine yatacak düzeyde panik atak ve anksiyete sorunlarının ortaya çıkması durumunda faile bu nitelikli halden dolayı ceza verilir.
Bu nitelikli halin ortaya çıktığı bir diğer durum ise mağdurun bitkisel hayata girmesidir. Bitkisel hayat, kişinin beyin fonksiyonlarının devam ettiği ancak diğer organlar açısından fonksiyonların işlevsiz kaldığı durumdur.
Örneğin, hamam işleten kişilerin gerekli önlemleri almaması nedeniyle müşterinin ayağının kayması ve kafasını vurması sonucunda bitkisel hayata girmesi olayında işletmecilere taksirle yaralamanın bu nitelikli halinden dolayı ceza verilecektir.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevini Yitirmesi
Taksirle yaralama sonucunda mağdurun duyu organlarından veya iç organlarından birinin sürekli olarak işlevini yitirmesi halinde faile verilecek olan ceza 1 kat artırılır.
İşlevin sürekli olarak yitirilmesi haline örnek olarak mağdurun sakat veya felç kalması, bacağının veya kolunun kesilmesi, görme kaybı yaşanması veya sağır olması gibi durumlar gösterilebilir.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Konuşma Ya Da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolması
Failin gerçekleştirdiği taksirle yaralama eylemleri sonucunda mağdurun konuşma yeteneğini kaybetmesi veya çocuk yapma işlevinden yoksun hale gelmesi durumunda faile verilecek olan ceza 1 kat artırılır.
Bu nitelikli halin oluşması için bu yeteneklerin sürekli olarak ve başka bir yolla telafi edilemeyecek derecede kayba uğramış olması gerekmektedir.
Örneğin, çocuk yapma yeteneklerini kaybeden mağdurun, tüp bebek yöntemi ile çocuk yapma ihtimali hala söz konusu ise bu durumda faile bu nitelikli halden dolayı ceza verilemez.
DİKKAT: Kekemelik durumunda bu nitelikli halden dolayı ceza verilmez.
Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun Yüzünün Sürekli Değişikliğe Uğraması
Fail tarafından gerçekleştirilen taksirli eylemler sonucunda mağdurun yüzünde sürekli bir değişim olması halinde faile verilecek olan ceza 1 kat artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun yüzünde, mağduru daha önceden tanıyan kişilerin dahi ilk bakışta mağduru tanıyamayacağı derecede bir değişiklik olması gerekmektedir. Bu değişikliklere örnek olarak mağdurun yüzünün yanması, yüzüne kezzap dökülmesi nedeniyle tahrip olması, burnunun kesilmesi, kulağının kesilmesi, gözünün çıkması gibi haller gösterilebilir.
Yargıtay, sanığın kardeşine sinirlenerek “bu evi yakacağım, satamayacaksın’’ dediği sonrasında sanığın şişe içinde bulunan benzini dökmeye başladığı esnada sanığın cebinden çıkardığı çakmağı çakarken elinin tutuşması üzerine düşen çakmağın etkisiyle çıkan yangında üzerine benzin dökülen sanığın eşi olan mağdurun yüzünün yanması sonucu sürekli değişikliğe uğraması halinde sanığa bu nitelikli halden dolayı ceza verilmesine hükmetmiştir. (Yargıtay 12. CD., 2019/3548 E., 2019/9435 K.)
Taksirle Yaralama Sonucunda Gebe Olan Mağdurun Çocuğunun Düşmesi
Failin gerçekleştirdiği taksirli eylemler sonucunda gebe mağdurun çocuğunun düşmesi halinde faile verilecek olan ceza 1 kat artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için çocuğun düşmesi yani ölü doğması gerekmektedir. Taksirli eylemler nedeniyle gebe olan mağdurun çocuğunun erken doğması halinde bu nitelikli hal uygulanmaz.
Taksirle Yaralama Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima
Teşebbüs, failin suç işlemek amacıyla başladığı hareketlerinin, elinde olmayan ve iradesi dışında gelişen birtakım sebeplerden dolayı tamamlayamamasıdır. Teşebbüs halinde suç yarım kalmış olur bu nedenle faile verilecek olan cezada ¼ ila ¾ arasında indirim yapılır.
Teşebbüs yalnızca kasten işlenen suçlarda uygulanabilir. Bu nedenle taksirle yaralama suçundan dolayı teşebbüs hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
İştirak, suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi yahut bir kimsenin faile suç işleme konusunda yardım etmesi şeklinde ortaya çıkar. İştirak, yalnızca kasten işlenen suçlar bakımından mümkündür. Bu nedenle taksirle yaralama suçundan dolayı iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
İçtima, failin gerçekleştirdiği tek bir eylem ile birden fazla suçun oluşumuna neden olmasıdır. Taksirle yaralama suçundan dolayı kanunda özel bir içtima hükmü düzenlenmiştir.
TCK 89/4:
‘’Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’
Taksirle yaralama suçundan dolayı birden fazla kişinin yaralanmasına neden olan fail, tek bir cezadan hüküm giyer ancak yaralanan her mağdur nedeniyle bu ceza artırılır.
Yargıtay, sanığın kırmızı ışıkta geçerek birden fazla kişinin yaralanmasına neden olduğu olayda faile tek bir taksirle yaralama suçundan dolayı ceza vermiş, birden fazla kişinin mağdur olması nedeniyle bu cezayı artırmış ve faile ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ceza vermemiştir. (Yargıtay 12. CD., 2014/13066 E., 2015/7537 K.)
Taksirle Yaralama Suçunun Soruşturma Aşaması
Soruşturma aşaması, kolluk kuvvetleri veya savcılık makamına iletilen suç şüphesi ile başlayan ve olaya ilişkin olarak savcı tarafından hazırlanan iddianamenin kabulüne kadar devam eden sürece denir.
Bu süreçte kolluk kuvvetleri ve savcılık makamı tarafından suç şüphesi içeren olayın aydınlatılması için birçok usul işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu işlemler şunlardır:
- Şikayet – ihbar
- Gözaltı
- Delillerin Toplanması
- İfade ve Sorgu
- Uzlaşma
- Adli Kontrol
- Tutukluluk
Şikayet – İhbar
Şikayet ve ihbar, bir kişi tarafından gerçekleştirilen haksız eylemlerin bu suçu önleyebilecek veya cezalandırılmasını sağlayabilecek makamlara bildirmesidir. Şikayette mağdur, haksız eylemi yetkili makamlara bildirirken ihbarda suç ile ilgisi olan yahut olmayan herhangi bir kişi, yetkili makamlara bildirir.
Şikayet ve ihbarın yapılabileceği yetkili makamlar; emniyet müdürlüğü, karakol, jandarma, savcılık makamıdır. Şikayet ve ihbar sözlü beyanda bulunularak yapılabileceği gibi yazılı dilekçe vermek suretiyle de yapılabilir.
Taksirle yaralama suçu, şikayete bağlı bir suçtur. Bu suça ilişkin olarak soruşturma başlatılmasını isteyen mağdur, fiil ve faili öğrendiği andan itibaren 6 ay içinde yetkili makamlara başvurarak şikayetçi olmalıdır. Bu noktada getirilen bir istisna durum bulunmaktadır.
TCK m. 89/5 hükmü gereğince, taksirle yaralama suçunun nitelikli hallerinin bilinçli taksirle yani failin eylemlerinin neticesini öngörmesine rağmen istememesi halinde gerçekleşirse bu durumda olaya ilişkin olarak soruşturmanın başlatılabilmesi için mağdurun şikayetine gerek yoktur, savcılık tarafından kendiliğinden soruşturma başlatılır.
Örneğin, yağmurlu bir günde hız sınırı 60 olan yolda 100 ile giden sürücünün yayaya çarpması ve mağdur yayanın bacağının kırılması durumunda fail, neticeyi öngörmesine rağmen istememiştir yani bilinçli taksirle mağduru yaralamıştır. Bu olay bakımından soruşturmaya başlamak için mağdurun şikayeti aranmaz.
Mağdur, şikayete tabi suçlarda, gerçekleştirdiği şikayetten yargılamanın her aşamasında vazgeçebilir. Mağdur, soruşturma aşamasında şikayetinden vazgeçerse savcı olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Mağdur, kovuşturma aşamasında şikayetinden vazgeçerse mahkeme davanın düşmesine karar verir.
Gözaltı
Gözaltı, soruşturma aşamasında gerçekleştirilmesi gereken usuli işlemlerin en hızlı şekilde tamamlanabilmesi ve şüpheliye anında ulaşılabilmesi için şüphelinin kısa süreliğine nezarethanede tutulmasına denir.
Taksirle yaralama suçundan dolayı şüpheli hakkında gözaltı kararı çıkartılabilir. Bu suç dolayısıyla şüpheli olan kişi en fazla 24 saat boyunca gözaltında tutulabilir. Ancak taksirle yaralama suçunun şüphelisinin 12 yaşından küçük çocuk veya 15 yaşından küçük sağır ve dilsiz bir çocuk olması halinde bu kişiler hakkında hiçbir zaman gözaltı kararı çıkartılamaz.
Şüphelinin haksız yere gözaltına alındığı veya gözaltına alma kararının gerekçesinin açıklanmadığı durumlarda şüpheli, şüphelinin avukatı, eşi, annesi, babası, çocuğu, büyükanne ve büyükbabası bu kararın kaldırılması ve şüphelinin salıverilmesi için Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulunabilir.
Delillerin Toplanması
Soruşturma aşamasında suç şüphesi olaya ilişkin olarak deliller toplanarak olayın detayları aydınlatılmaya çalışılır.
Taksirle yaralama suçundan dolayı da hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında delil toplanması mümkündür. Bu suçtan dolayı toplanabilecek delillere örnek olarak; hastane raporları, kaza tespit tutanakları, kamera görüntüleri, olay yeri inceleme raporları verilebilir.
Savcı, tarafsız bir yargı organı olarak şüphelinin hem lehine hem de aleyhine olan delilleri toplamalıdır. Ancak sadece aleyhine olan delillerin toplandığını düşünen şüpheli, yargılamanın her aşamasında savcıya başvurarak kendi lehine olan delillerin toplanmasını da isteyebilir.
Toplanan delillerin somut, olaya ilişkin, akılcı olması gerekir. Hukuka aykırı olarak elde edilen veya hukuka aykırı vaat sonucu elde edilen deliller, dosyaya eklenmez ve hükme esas teşkil etmez.
İfade ve Sorgu
İfade ve sorgu, suç şüphesi altında olan kişinin olaya ilişkin beyanlarının ve savunmalarının dinlenmesini sağlayan aşamadır. İfade aşamasında şüpheli, kolluk veya savcı tarafından dinlenirken sorgu aşamasında şüpheli mahkeme tarafından dinlenir.
İfade süreci, ilk önce şüpheli kişiye çağrı kağıdı gönderilmesi ile başlar. Bu çağrı kağıdında şüphelinin hangi suç şüphesi altında olduğu ve ifade vermek için hazır bulunması gereken yer ve zaman belirtilir. Çağrı kağıdı kendisine tebliğ edilmesine rağmen ifade vermek için hazır bulunmayan kişi hakkında zorla getirme kararı çıkartılır.
İfade vermek için hazır bulunan şüphelinin öncelikle kimlik kartı kontrol edilir ve bilgileri doğrulanır. Sonrasında ifade alacak olan memur veya savcı tarafından şüpheliye isnat edilen olay anlatılır ve bu süreç boyunca şüphelinin sahip olduğu haklar öğretilir.
Şüpheli, ifade ve sorgu aşamasında yakınlarına haber vermek için iletişim araçlarından faydalanma, avukat talep etme, savunma yapma, lehine delillerin toplanmasını isteme ve susma haklarına sahiptir.
İfade süreci görevli memurun soru sorması ve şüphelinin sorulara cevap vermesi şeklinde devam eder. Şüphelinin verdiği cevaplar kendi özgür iradesine dayanmalıdır. Şüpheliye işkence yapılarak veya zorlama ve tehdide maruz bırakarak ifadesini almaya çalışmak hukuka aykırıdır. Bu şekilde alınan ifade, hükme etki etmeyecektir.
İfade sonunda oluşturulan tutanak, görevli, şüpheli ve şüphelinin avukatı tarafından imzalanır. Şüpheli, tutanağı imzalamadan önce mutlaka okumalıdır. Eğer şüpheli, belirttiği beyanların eksik veya yanlış yazıldığını fark ederse tutanağı imzalamamalı ve imzalamama nedeni tutanakta açıkça belirtilmelidir.
İfade ve sorgu süreci, özellikle ilk defa bir suç şüphesi altında olan kişi için yıpratıcı ve zorlu bir süreçtir. Bu aşamada suça ilişkin yeterli hukuki bilgisi olmayan kişilerin kendi aleyhine beyanlarda bulunması olasıdır. Bu nedenle özellikle ifade ve sorgu sürecinde suçun tüm yönlerini iyi bilen bir ceza avukatından yardım almakta fayda vardır.
Uzlaşma
Uzlaşma, şüpheli ve mağdurun uzman bir görevli tarafından bir araya getirilerek mağdurun uğradığı zararın tazmininin dava görülmeden giderilmeye çalışılmasıdır. Taksirle yaralama suçundan dolayı tarafların uzlaşma yoluna gitmesi mümkündür.
Görevlendirilen uzlaştırmacı, taraflara suç konusu olay ile ilgili uzlaşma teklifinde bulunur. Uzlaşmak isteyen tarafların 3 gün içinde bu teklife olumlu yanıt vermesi gerekir. Taraflar, 3 gün içinde cevap vermezse teklifi reddetmiş sayılırlar.
Uzlaştırmacı tarafından getirilen uzlaşma teklifini kabul eden taraflar, yargılamanın her aşamasında kabul kararından vazgeçebilirler. Ancak uzlaşmanın reddedilmesi veya uzlaşmadan vazgeçilmesi durumunda aynı olaya ilişkin olarak taraflara tekrar uzlaşma teklifi götürülmez.
Uzlaştırma süreci kural olarak 30 gün içinde tamamlanmalıdır. Ancak, bazı zorunlu hallerde bu süre uzayabilir bu nedenle de uzlaştırmacıya dosyayı tamamlaması için ek süre verilir. Ek süreler, en fazla 2 defa olmak üzere yirmişer gün olarak verilebilir. Yani uzlaşma süreci toplamda en geç 70 gün içinde tamamlanmalıdır.
Taraflar olaya ilişkin olarak soruşturma aşamasında uzlaşırsa savcı, olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Taraflar kovuşturma aşamasında uzlaşırsa mahkeme, davanın düşmesine karar verir.
Adli Kontrol
Adli kontrol kararı, şüphelinin, kendisine isnat edilen suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe içeren delillerin toplanması halinde verilen ve tutuklamanın alternatifi olan bir karardır. Adli kontrol kararı ile şüphelinin özgürlüğü, belirli tedbirler uygulanarak kısıtlanır.
Taksirle yaralama suçundan dolayı şüpheli hakkında adli kontrol kararı verilebilir. Uygulanabilecek adli kontrol tedbirlerine örnek olarak şüphelinin ehliyetine el konulması, silah taşımasının yasaklanması, konutunu terk etmesinin veya yurtdışına çıkmasının yasaklanması gösterilebilir.
Taksirle yaralama suçundan dolayı şüpheli hakkında verilebilecek olan adli kontrol kararının süresi en fazla 2 yıldır. Ancak zorunlu hallerde gerekçe gösterilmek şartıyla bu süre 1 yıl daha uzatılabilir.
Şüpheli ve şüphelinin avukatı, uygulanan adli kontrol tedbirlerinin şüphelinin eylemlerine nazaran çok ağır olduğu gerekçesiyle adli kontrol kararına ve verilen yükümlülüklere itiraz edebilir. Bu itiraz, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde adli kontrol kararı veren merciye yapılmalıdır.
Tutukluluk
Tutuklama, şüphelinin, kendisine isnat edilen suçu gerçekleştirdiğine yönelik kuvvetli delillerin olduğu durumlarda savcı kararı özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.
CMK m. 100/4 gereğince üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlar bakımından tutuklama kararı verilememektedir. Taksirle yaralama suçunun cezasının üst sınırı 1 yıl olduğundan taksirle yaralama suçunda tutuklama tedbiri uygulanamamaktadır.
Tutuklama kararının verilmesi halinde, karara karşı itiraz yoluna başvurmak mümkündür. İtirazlar; kararın verildiği günden itibaren 7 gün içinde, kararı veren makama sunulan yazılı dilekçe yahut zabıt katibine sunulan sözlü beyan ile yapılmaktadır.
Taksirle Yaralama Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar
Savcı tarafından, soruşturma aşamasında suç şüphesi olaya ilişkin olarak gerçekleştirilen usuli işlemler sonucunda toplanan delillere, failin ve olayın özelliklerine bakılarak 3 farklı karar verilebilir. Bu kararlar; soruşturmaya yer olmadığı kararı, kovuşturmaya yer olmadığı kararı, iddianamenin düzenlenmesidir.
Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı
Soruşturmaya yer olmadığı kararı, yetkili makamlara yapılan şikayet ve ihbarın genel, soyut ve asılsız olduğunun araştırmaya gerek olmadan anlaşılması durumunda verilen bir karardır. Bu karar ile dosya kapatılır.
Örneğin, sokaktaki kedi tarafından tırmalanan kişinin kedi hakkında şikayetçi olmak için savcılığa başvurması durumunda kişinin bu şikayeti için savcı tarafından soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Şikayet hakkında verilen soruşturmaya yer olmadığı kararı şikayetçiye tebliğ edilir. Soruşturma yapılması konusunda ısrarcı olan kişi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde, sulh ceza hakimliğine, dilekçe ile karara itiraz edebilir.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı
Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, yetkili makamlar tarafından şüphelinin eylemlerinin suç oluşturduğu konusunda yeterli delil elde edilemediği durumda verilen bir karardır. Bu kararın verilmesi ile dosya, soruşturma aşamasında tamamlanır ve duruşmalar aşamasına geçilmez.
Örneğin, karşıdan karşıya kırmızı ışıkta geçmek isteyen yayaya çarpan sürücü hakkında mağdurun önce şikayetçi olması, ardından şüphelinin kanser tedavisi gören çocuğunu görerek üzülmesi ve şikayetinden vazgeçmesi halinde savcı tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Şikayet hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı taraflara tebliğ edilir. Kararın yanlış olduğunu düşünen ve kovuşturma yapılması konusunda ısrarcı olan kişi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde, sulh ceza hakimliğine, dilekçe ile karara itiraz edebilir.
İddianamenin Düzenlenmesi
Soruşturma aşamasında gerçekleştirilen işlemler sonucunda şüphelinin, mevzubahis suçu gerçekleştirdiği yönünde kuvvetli delillerin bulunması halinde savcı, olaya ilişkin olarak bir iddianame hazırlar ve mahkemeye sunar. Mahkeme tarafından iddianamenin kabul edilmesi ile dosya hakkında soruşturma aşaması kapanır, kovuşturma aşamasına geçilir.
Taksirle Yaralama Suçunun Savunması
Savunma hakkı, herkese Anayasa tarafından verilmiş bir haktır. Bu hak sayesinde kişiler, kendilerini, kendilerine karşı yapılan asılsız şikayet ve ihbara karşı koruyabilirler. Taksirle yaralama suçu bakımından ileri sürülebilecek savunmalar şunlardır:
- Gerçekleşen yaralama eyleminin mağdurun kusurundan kaynaklandığı,
- Şüphelinin ifade aşamasında avukat talebinde bulunduğu ancak bu talebinin reddedildiği,
- Suç oluşturan eylemlere ilişkin mağdurun değil, mağdurun yakınlarının şikayetçi olduğu,
- İfade aşamasında failin hakları konusunda yeterince bilgilendirilmediği,
- Soruşturma aşamasında yalnızca failin aleyhine olan delillerin toplandığı,
- Bilirkişi raporunun hatalı olduğu,
- Tutulan kaza tespit tutanağının hatalı olduğu,
- Sanığın, somut olayda dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiği,
- Ünlü bir şarkıcı olan sanığa karşı masumiyet karinesinin ihlal edilmesi nedeniyle sanığın işlerinin kötüye gittiği.
İleri sürülebilecek savunmalar her somut olay bakımından değişkenlik gösterecektir. Yargılamanın lehe sonuçlanabilmesi için suçun unsurlarının çok iyi bilinmesi ve bu unsurların kullanılarak etkin bir savunma hazırlanması gereklidir. Bu nedenle alanında uzman ve somut olayın detaylarına hakim bir avukattan yardım alınması son derece önemlidir.
Taksirle Yaralama Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması
Taksirle yaralama suçundan dolayı mahkeme tarafından yapılacak 2 adet farklı yargılama usulü bulunmaktadır. Bunlardan biri basit yargılama usulü diğeri ise genel yargılama usulüdür. Mahkeme bu usullerden 1 tanesini seçerek uygulamakla mükelleftir.
Basit yargılama usulünün uygulanmasını kabul eden mahkeme, savcı tarafından hazırlanan iddianameyi taraflara gönderir ve taraflardan 15 gün içerisinde yazılı olarak savunma yapmalarını ister. Bu süre içerisinde yazılı savunmalarını göndermeyen taraflar, savunma hakkını kaybeder.
Mahkeme, kural olarak bu usulde somut olayı duruşma yapmaksızın yani dosya üzerinden kesin hükme bağlar. Ancak mahkeme, gerek görürse duruşma yapılmasına da karar verebilir.
Genel yargılama usulünün uygulanmasını kabul eden mahkeme, somut olaya ilişkin duruşma görülmesi için bir duruşma günü belirler. Bu duruşma günü ve saati, taraflara çağrı kağıdı ile tebliğ olur.
Çağrı kağıdında belirtilen yer ve saatte belirlenen Asliye Ceza Mahkemesinde hazır bulunan tarafların öncelikle kimlik bilgileri doğrulanır. Sonrasında olaya ilişkin olarak hazırlanan iddianame mahkeme hakimi tarafından okunur.
Duruşmada ilk söz ve son söz her zaman sanığa verilir. Sanığın olayı anlatması ve savunmasını yapmasından sonra mağdurun beyanları ve varsa tarafların avukatlarının açıklamaları dinlenir. Taraflar, duruşmada tanık dinletme hakkına sahiptir.
Tarafların ve tanıkların beyanından sonra mahkeme hakimi, olaya ilişkin hususların daha çok araştırılmasına gerek görürse olay yerinde keşif yapılmasını ve suç aletlerine ilişkin bilirkişi raporu hazırlanmasını isteyebilir.
Hakim, beyanlar, toplanan deliller ve yapılan usul işlemleri sonrasında somut olayın sanığı hakkında bir kesin hüküm verir. Bu kesin hüküm, sanığın suçlu veya suçsuz olduğuna dair bir karardır. Bu kararın bozulmasını isteyen taraflar itiraz ve istinaf yoluna başvurabilir.
Taksirler öldürme suçundan dolayı yetkili ve görevli mahkeme, suçun işlendiği yerdeki Asliye Ceza Mahkemesidir.
Taksirle Yaralama Suçunda Zamanaşımı
Taksirle yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi, yaralama eyleminin gerçekleştiği andan itibaren 8 yıl; ceza zamanaşımı ise cezanın kesinleştiği andan itibaren 10 yıldır.
Dava zamanaşımı süresinin dolması ile failin gerçekleştirdiği bu yaralama eylemine karşı, dava açılamaz, açılan davalar ise düşer. Ceza zamanaşımı süresinin dolması ile fail hakkında hükmolunan ceza infaz edilemez hale gelir.
Taksirle yaralama suçundan dolayı cezanın kesinleşmesi tarafların süresi içinde itiraz ve istinaf kanun yoluna başvurması ile mümkün olur.
Taksirle Yaralama Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar
Suç şüphesi içeren olaya ilişkin gerçekleştirilen soruşturma ve kovuşturma aşamalarından sonra mahkeme, sanık hakkında nihai bir karar vererek dosyayı noktalandırır. Mahkeme tarafından sanık hakkında verilebilecek kararlar şunlardır:
- Beraat
- Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
- Mahkumiyet
- Adli Para Cezasına Çevirme
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
- Cezanın Ertelenmesi
- Davanın Düşmesi.
Beraat
Beraat kararı, yapılan yargılama sonucunda meydana gelen olayın ceza kanununda düzenlenen bir suç teşkil etmediği veya bu suç nedeniyle meydana gelen zararın sanığın eylemlerinden kaynaklanmadığının anlaşıldığı durumlarda verilir.
Beraat kararı ile sanık, kendisine isnat edilen suçtan dolayı aklanmış olunur ve suçsuz bulunur.
Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın eylemlerinin kendisine isnat edilen suçu oluşturduğunun tespit edilmesi ancak sanığın sahip olduğu birtakım özel nitelikler nedeniyle ona ceza verilememesi halidir.
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı beraat ile aynı şey değildir. Beraat kararında sanık, suçu işlememiştir bu nedenle ceza almaz. CYOK’ta ise sanık, suçu işlemiştir ancak bazı özel nedenlerden dolayı ceza almaz.
Sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek durumlar şunlardır:
- Sanığın yaşının küçük olması,
- Sanığın akıl hastası olması,
- Sanığın eylemleri gerçekleştirdiği esnada geçici olarak iradesini kaybetmiş olması (Örneğin epilepsi nöbeti geçirmesi),
- Sanığın iradesi dışında vücuduna giren alkol ve madde etkisinde olması,
- Sanığın amirin emrini yerine getirmesi,
- Sanığın yaralama eylemini cebir ve tehdit altında gerçekleştirmesi.
Örneğin, 10 yaşındaki çocuğun ailesiyle birlikte restoranda otururken eline aldığı çatalı, yan masada oturan diğer müşterinin bacağına saplaması ve onu yaralaması olayında sanığın yaşı çok küçük olduğu için hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.
Mahkumiyet
Mahkumiyet kararı, yapılan yargılama sonucunda sanığın, kendisine isnat edilen suçu işlediğinin kesin tespiti halinde verilir. Mahkumiyet kararı ile sanık, suçlu bulunur, fail sıfatını alır ve kanunda öngörülen cezaya hükmedilir.
Taksirle yaralama suçundan dolayı hakim, kanunda öngörülen cezaya hükmedebileceği gibi ayrıca güvenlik tedbiri uygulanmasına da karar verebilir. Örneğin taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olan ve 9 ay hapis cezası alan failin ayrıca dernek yöneticisi olmaktan yasaklanması da istenebilir.
Hakim, hüküm vermeden önce failin geçmiş yaşantısını, gerçekleştirdiği eylem nedeniyle duyduğu pişmanlığını ve verilecek olan cezanın failin yaşantısı üzerindeki olası etkilerini göz önünde bulundurarak failin cezasının ⅙ kadarının indirilmesine karar verebilir. Bu indirime ‘’iyi hal indirimi’’ denir.
Adli Para Cezasına Çevirme
Bu karar, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının 1 yıldan az olması halinde verilen hapis cezasının adli para cezası şeklinde infaz edilmesine karar verilmesine ilişkindir. Adli para cezasına çevirme hakimin takdirine bağlı bir karar olup 1 yılın altında olan her hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi zorunlu değildir.
Taksirle yaralama suçundan dolayı sanık hakkında hükmolunacak ceza ya hapis ya da adli para cezasıdır. Hakim, kanunda öngörülen bu iki seçenekten bir tanesini seçerek hüküm verir. Bu nedenle hakimin adli para cezasını seçmeyerek hapis cezası vermesi halinde, bu hapis cezası adli para cezasına çevrilemez.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanığın ve somut olayın birtakım şartları sağlaması halinde verilen ve hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine neden olan bir karardır.
Taksirle yaralama suçundan dolayı sanığa verilen cezanın geri bırakılması mümkündür. Ancak bu suç, taksirle işlendiği için HAGB kararının uygulanabilmesi için öncelikle mağdurun uğradığı zararın giderilmesi gerekir.
Hakkında HAGB kararı verilen sanık 5 yıl boyunca denetim ve yükümlülüklere tabi tutulur. Bu süre zarfında başka bir suç işlemezse cezası infaz edilmiş sayılır ve hakkında hükmolunan ceza açıklanmaz. Eğer fail, bu 5 yıl içinde bir suç işlerse bu durumda hakkında hükmolunan ceza açıklanır ve cezanın infazına başlanır.
Taksirle yaralama suçundan dolayı sanık hakkında HAGB kararı verilmesine karşı, itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz, kararın verilmesinden itibaren 7 gün içinde kararı veren yetkili makama dilekçe sunmak yahut zabıt katibine sözlü beyanda bulunmak suretiyle yapılır.
Cezanın Ertelenmesi
Taksirle yaralama suçundan dolayı gerçekleştirilen soruşturma ve kovuşturma aşamaları sonrasında sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının, sanığın birtakım yükümlülüklere tabi tutulması şartıyla ertelenmesi mümkündür.
Bu suçtan dolayı cezası ertelenen sanık hakkında, 1 yıldan az 3 yıldan fazla olmamak üzere bir denetim süresi belirlenir. Ancak belirlenen bu sürenin sınırı, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının süresinden az olamaz.
Bu denetim süresi içinde faile mesleki eğitim programlarına katılması, meslek veya sanat sahibi olan failin başka bir kimsenin gözetimi altında ücret karşılığı çalıştırılması veya bir eğitim kurumunda öğrenimine devam etmesi gibi birtakım yükümlülükler verilir.
Fail, belirlenen süre içinde herhangi bir suç işlemezse ve kendisine verilen yükümlülüklere uygun bir yaşam sürerse cezası infaz edilmiş sayılır. Ancak fail, bu süre içinde başkaca bir suç işler yahut kendisine verilen yükümlülüklere uymama konusunda ısrar ederse bu durumda fail hakkında hükmolunan cezanın ertelenmesi kararı kaldırılır ve ceza, cezaevinde infaz edilmeye devam edilir.
Davanın Düşmesi
Yargılama devam ederken sanığın ölmesi, suçun dava zamanaşımına uğraması, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi veya suçun genel af kapsamına alınması halinde mahkeme davanın düşmesine karar verir.
Davanın düşmesi kararı ile sanık hakkında herhangi bir cezaya hükmolunmaz, sanık suçlu veya suçsuz bulunmaz. Bu karar yalnızca dosyanın kapatılmasını sağlar.
Taksirle Yaralama Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci
Taksirle yaralama suçundan dolayı Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın yanlış veya eksik olduğunu düşünen taraflar bu kararın tekrardan gözden geçirilmesi için kanun yollarına başvurabilirler.
Taksirle yaralama suçundan dolayı yargılama usulüne göre başvurulabilecek kanun yolları değişiklik göstermektedir. Şöyle ki:
- Basit yargılama usulü tercih edildiyse önce itiraz sonrasında istinaf kanun yolu,
- Genel yargılama usulü tercih edildiyse direkt istinaf kanun yolu.
Basit yargılama usulü tercih edilen yargılamalarda verilen karara karşı taraflar öncelikle itiraz kanun yoluna başvurmak zorundadır. İtiraz, kararın taraflara tebliğinden itibaren 7 gün içinde kararı veren mahkemeye yazılı dilekçe veya sözlü beyanda bulunmak suretiyle yapılır.
Yapılan itiraz başvurusunun sonuçsuz kalması veya reddedilmesi halinde taraflar istinaf kanun yoluna başvurabilir.
İstinaf kanun yoluna başvuru, kararın taraflara tebliğinden itibaren 7 gün içinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren mahkemeye yazılı dilekçe vermek veya sözlü beyanda bulunmak suretiyle yapılır.
Taraflar, karara karşı 7 gün içinde istinafa başvurulmazsa mahkemenin suça yönelik kararı kesinleşir.
İtiraz ve istinaf kanun yoluna; sanık, katılan, katılma isteği karar bağlanan veya reddedilenler, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören kimseler başvurabilir.
Kural olarak, taksirle yaralama suçundan dolayı temyiz aşaması olan Yargıtay’a başvuru yapılamaz. Bu nedenle taksirle yaralama suçundan dolayı verilen karar istinafta kesinleşir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karara karşı başka bir üst merciiye başvurulamaz.
Suç oluşumuna sebebiyet veren fiil ile birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olunması ve sanığa verilen hapis cezasının 5 yıldan fazla olması halinde ise Yargıtay’a başvuru mümkündür. Temyiz başvurusu, istinaf mahkemesi kararından itibaren 15 gün içinde, kararı veren mahkemeye sulan dilekçe yahut zabıt katibine sunulan beyan ile yapılmaktadır.
Sonuç
Taksirle yaralama suçu, bir kimsenin vücut bütünlüğünün hasara uğramasına yol açan bir suç türüdür. Bu suçun işlenmesi sonucunda belirli neticelerin ortaya çıkması halinde faile verilecek olan cezada artırım yapılır. Bu nedenle, yargılama süreci boyunca alanında uzman bir ceza avukatından yardım olmak hak kayıplarını en aza indirecektir.