Görevi Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Ve Cezası

Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenen suç türlerinden biridir. Kamu idaresinin güvenilirliğinin korunmak istendiği bu suç tipi ile, suçlunun iki yıla kadar mahkûmiyeti gündeme gelebilmektedir. Bu suçtan sorumluluğun doğabilmesi için kişinin kamu görevlisi olması gerekir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı davranması ya da görevini ihmal ederek kişilerin mağduriyetine ve kamunun zararına neden olma durumudur. Görevi kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu madde 257’de düzenlenmektedir.

TCK 257:

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nasıl Oluşur?

Görevi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin, görevinin gereklerinin yapmaması veya görevini ihmal etmesi halinde oluşur.

Suçun oluşabilmesi için ayrıca, kamu görevlisinin görevinin gerektirdiği hususlara aykırı davranması ya da ihmal etmesi sonucu, kişilerin mağdur olması, kamunun zarara uğraması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması gerekir.

Görevi kötüye kullanma suçu, sadece kamu görevlisi tarafından işlenebilir.

Suçun Görevin Gereklerine Aykırı Hareket Etmek Suretiyle İşlenmesi (İcrai Hareketle)

Suçun görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle işlenmesi, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan ilk durumdur.

Bu suçun meydana gelmesi için bahsedilen görevin kamu görevlisinin görev alanında bulunması gerekir. Fiil, kamu görevlisinin görev alanı kapsamında olmazsa suç oluşmayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu konu hakkında vermiş olduğu bir kararda, hukuki olarak bir yetkiye sahip olunmaması halinde kötüye kullanma suçunun da oluşmayacağına hükmetmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 20212/4-425 E. 2013/67 K.)

Suçun oluşması için icrai hareketlerle işlenmesi gerekmektedir. Yani suç, aktif olarak etkin bir hareketle meydana gelmelidir.

Örneğin Yargıtay vermiş olduğu bir kararında, sanık köy muhtarının köylülerden topladığı paraları deftere kaydetmemesi ve köylülere ödemeler karşılığında makbuz vermemesi üzerine suçun 257/2 kapsamında meydana gelmesine rağmen, ilk derece mahkemesinin suçun 257/2’den hüküm kurmasını hukuka aykırı bulmuştur. Çünkü burada icrai hareketle işlenmiş bir suç oluşmamıştır. (Yargıtay 5. CD. 2014/10544 E. 2018/2062 K.)

Yargıtay, vermiş olduğu başka bir kararında ise, polis memurlarının görevi gereği evrak düzenlemesi gerekirken bir kişiyi herhangi bir evrak düzenlemeksizin gözaltında tutmasını ve savcıya bilgi vermeden serbest bırakılması polis memurlarının bu suçu icrai hareketlerle işlediğine hükmetmiştir. (Yargıtay 8. CD. 2013/16972 E. 2014/3087 K.)

Suçun Görevin Gereklerini Yapmakta İhmal ve Gecikme Gösterilmek Suretiyle İşlenmesi (İhmali Hareketle)

Suçun, görevin gereklerinin yapmakta ihmal ve gecikme gösterilmek suretiyle işlenmesi, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan durumlardan diğeridir.

Suçun ihmali hareketle meydana gelebilmesi için kamu görevlisinin görevi kapsamındaki görevini ihmal etmekle ya da gecikme göstererek yapmaması gerekir.

Örneğin; sorumlu olduğu kamu görevlisinin görevini yapmaması, kanuni düzenlemelere göre yapılması gereken işleri yapmaması, görevle ilgili emirlere uymama ya da keyfi olarak yapmama suçun ihmal ve gecikme gösterilerek işlenmesi kapsamındadır.

İhmal kapsamında değerlendirilebilecek hareketlere örnek olarak; avukatın müvekkili için dava açmaması, belediye başkanının imzalaması gereken belgeleri imzalamaması, müdafinin takip etmesi gereken davayı takip etmemesi ve gerekli dilekçeleri yazmaması ve ebenin yeni doğan bebek için gerekli kontrolleri yapmayarak doktora da haber vermemesi verilebilir.

Gecikme halinde ise, görevi belirli bir sürede yerine getirme durumu olmasına karşın bu sürede görevin ifa edilmemesi söz konusudur. Görevin tamamlanması gereken süre yasal olarak düzenlenebileceği gibi, mevcut durumun koşullarına göre de belirlenmiş olabilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun vermiş olduğu bir kararda, savcının soruşturma evresinde şüpheliler hakkında makul sürede karar vermemesi nedeniyle mağduriyet yaşanması üzerine görevi ihmal ve gecikme suretiyle kötüye kullanma suçu meydana gelmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2012/4-1283 E. 2014/430 K.)

Suçun oluşması açısından bu neticelerden en az birinin de gerçekleşmesi gerekir.

 Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Cezası

Görevi kötüye kullanma suçunun cezası, ilk fıkraya göre 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde verilecek ceza ise 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.

Kanunda belirtilen bu alt ve üst sınır arasındaki cezayı hâkim, somut olayın özelliklerine göre, suçun meydana getirdiği zarara ve hangi fıkra kapsamında olduğuna göre belirleyecektir. 

Görevi Kötüye Kullanma Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs aşaması, suç işlenmeye başlanıp suçun bazı nedenler sebebiyle tamamlamamasıdır. Görevi kötüye kullanan suçu bakımından teşebbüs çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Çünkü, bu suçun oluşması için, yapılan hareket sonucunda kamunun zarara uğraması, kişinin mağdur olması ya da menfaat sağlanması sonuçlarının meydana gelmesi gerekir.

Görevin kötüye kullanılması suçu açısından Yargıtay’ın vermiş olduğu bir kararda; kamunun zarara uğraması, kişilerin mağduriyeti ya da kişilere menfaat sağlama amacı gerçekleşmezse bu suç oluşmayacaktır. Yargıtay bu kararında göre görevi kötüye kullanma suçunun teşebbüse elverişli olmadığını kabul etmiştir. (Yargıtay 21. CD. 2016/10435 E. 2017/1339 K.)

Görevi kötüye kullanma suçunun birden çok kişi ile işlenmesi halinde ise iştirak söz konusu olur. İştirak hükümleri meydana geldiğinde suçu işleyen fail, suçu işlemeye yardım eden ve suç işlemeye azmettiren kişi de ayrı ayrı cezalandırılır.

Görevi kötüye kullanma suçunu işleyen kişinin kamu görevlisi olması zorunludur. Fail mutlaka kamu görevlisi olmalıdır. Bu suça yardım eden ya da suça azmettiren kişiler ise kamu görevlisi olmasalar bile sorumlu olurlar.

İçtima, failin filleri sebebiyle birden çok kişiye karşı suç oluşması yahut birden fazla suç oluşması halidir. Diğer bir ifade ile, içtima söz konusu olduğunda, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan hareketler başka bir suçun oluşumuna da neden olur. Bu halde suçlu, meydana gelen diğer suçtan ceza alacaktır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Soruşturma Aşaması

Görevi kötüye kullanma suçunun soruşturma aşamasında suça ilişkin detaylı araştırmalar yapılır. Bu suç tipinin soruşturma aşamasının başlaması için a 4483 sayılı kanun gereğince soruşturma izni alınması gereklidir.

Savcının suç şüphesini öğrenmesi ile başlayan bu aşama, savcının gerekli bulduğu takdirde gözaltına karar vermesi, delillerin toplanmasını istemesi, ifade alımı, uzlaşma hükümlerinin uygulanması ile devam eder. Adli kontrol süreci ve tutukluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı ile son bulur. Soruşturma aşamasına ilişkin işlemler şunlardır:

  • Şikayet-İhbar,
  • Gözaltı,
  • Delillerin Toplanması,
  • İfade ve Sorgu,
  • Uzlaşma,
  • Adli Kontrol,
  • Tutukluluk.

Şikâyet-İhbar

Şikâyet, bazı suçların soruşturulmaya başlanması açısından zorunludur. Suç, suçun mağduru tarafından yetkili makamlara bildirilmediği takdirde soruşturma aşaması başlamaz. Herkes ihbarda bulunabilirken, şikâyet hakkı sadece suçun mağduruna tanınmıştır.

Görevi kötüye kullanma suçu, şikâyete bağlı olmaksızın, herhangi birinin ihbarı ile savcının suç şüphesini öğrenmesiyle soruşturulmaya başlanabilir. Yani görevi kötüye kullanma suçu şikâyete tabi değildir.

Şikayet yahut ihbar bildirimleri, suçun öğrenilmesinden itibaren, savcılıklara ve kolluk birimlerine, yazılı-sözlü şekilde yapılabilir. Bu konu hakkında ”görevi kötüye kullanma suçu şikayet dilekçesi örneği” yazımızı inceleyebilirsiniz.

Gözaltı

Gözaltı, şüpheli kişinin soruşturmanın tamamlanabilmesi amacıyla savcı tarafından verilen talimatla özgürlüğünün kısıtlanarak belirli bir süre kolluk nezaretinde tutulmasıdır. Gözaltı süresi en fazla 24 saat olabilecek ve bu sürenin uzatılması mümkün olamayacaktır.

Verilen gözaltı kararına karşı Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir. Bu itirazı şüpheli kişi yapabileceği gibi, şüphelinin eşi, avukatı veya yasal temsilcisi yapabilir.

Gözaltı kararanının hukuka aykırı olarak verilmesinin anlaşılması halinde kişi, tazminat talep etme hakkına sahiptir. Tazminat davası, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde veya her halde 1 yıl içinde açılmalıdır.

Şüphelinin 12 yaşından küçük olması halinde gözaltı kararı verilemez.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması aşaması, soruşturma evresinin en önemli aşamasıdır. Bu aşamada, suça ilişkin her türlü delil toplanmalı, lehe ve aleyhe delil ayrımı yapılmamalıdır.

Savcı, bu aşamada delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesine dikkat etmelidir. Çünkü hukuka aykırı elde edilen deliller sonrasında da hukuka aykırılık oluşturacağı için kullanılamayacaktır.

Örneğin, usulüne uygun şekilde elde edilmemiş her türlü ses kaydı, görüntü kaydı hukuka aykırılık teşkil edecektir.

Delil toplama işlemi hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde yapılabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçu açısından bilirkişiden alınacak raporlar delil niteliği oluşturacaktır.

İfade ve Sorgu

İfade alımı, soruşturma aşamasında savcı ya da kolluk görevlileri tarafından şüphelinin dinlenmesidir. Sorgu ise kovuşturma aşamasında, şüphelinin hâkim tarafından dinlenmesidir.

Bu aşamada, şüpheli kişiye öncelikle davetiye gönderilir ve kişi ifade vermeye çağrılır. Kişi davetiyeye rağmen ifadeye gitmezse hakkında zorla getirtme kararı çıkarılır.

Davetiye üzerine veya zorla getirtilen kişinin öncelikle kimliği belirlenir. Şüpheli kişi kimlik bilgilerine ilişkin soruları doğru cevaplamakla yükümlüdür. Şüphelinin hangi suç isnadıyla orada olduğu açıklanır. Hukuki yardımdan yararlanabileceği (avukat tutma hakkı) hatırlatılır. Kişinin ekonomik durumu yetersizse barodan avukat talep edebilecektir.

Şüpheli ayrıca yakınlarına haber verilmesini isteyebilir. İfade ve sorgu esnasında şüpheli sorulan sorulara cevap vermek zorunda değildir, susma hakkını kullanabilir. Ayrıca hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında şüpheli kendi delil gösterebileceği gibi savcıdan da delil toplanmasını isteyebilir.

Bu aşamadaki en kritik nokta; şüphelinin ifadesi alınırken zor kullanılmaması gerektiğidir. Şüpheliyi konuşturmak için hiçbir suretle işkence yapılmamalı, yorma veya ilaç verme gibi yöntemler kullanılmamalıdır.

İfade alımının sonunda, şüpheliye yapılan işlemlerle ilgili tutanak imzalatılmaktadır. Bu tutanakta yazılan bilgilerin doğruluğunun şüpheli tarafından kontrolü çok önemlidir. Gerçeğe aykırı bilgilerin olması halinde şüpheli kesinlikle tutanağı imzalamamalıdır. 

Uzlaşma

Uzlaşma, suç nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlık nedeniyle fail ve mağdurun tarafsız başka bir kişi tarafından anlaştırılmasıdır. Şikâyete tabi olan suçlar uzlaştırmaya da tabidir. Ancak görevi kötüye kullanma suçu şikâyet şartı aranmadığından uzlaştırma hükümleri de uygulanamayacaktır.

Adli Kontrol

Adli kontrol kararı; şüpheli kişinin tutuklama sebeplerinin varlığına karşın bazı tedbirler altında özgürlüğünün kısıtlama altına alınmasıdır. Tutuklama tedbirine alternatif bir tedbir olarak düzenlenmiştir. Suç şüphesi altında bulunan kişiye adli kontrol kapsamında bazı yükümlülükler getirilir.

Görevi kötüye kullanma suçu açısından adli kontrol kararı hâkim tarafından verilebilir. Adli kontrol tedbirleri; yurt dışına çıkış yasağı, hâkimin belirlediği yerlere düzenli olarak giderek imza atmak, hakimin belirleyeceği mesleki uğraş ve eğitimde devamlılık, bazı taşıtları gerektiğinde kullanmamak, konutu terk etmemek veya silah bulundurmamak olabilir.

Adli kontrol kapsamındaki bu tedbirler en fazla 2 yıllığına belirlenebilir. Bu sürenin uzatılması, gerekçe göstermek suretiyle 1 yıllığına olabilir.

Adli kontrol kararı, soruşturma evresinde savcı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilirse kendiliğinden kalkar. Kovuşturma aşamasında ise sanığın talebi ile savcının görüşü sonrasında Sulh Ceza Hâkimi tarafından kaldırılabilir.

Adli kontrol tedbirine karşı, şüpheli/sanık, avukatı, eşi veya yasal temsilcisi itiraz hakkına sahiptir. İtiraz, kararın taraflarca öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde, kararı veren mahkemenin bağlı olduğu Asliye Ceza Mahkemesine yapılır.

Tutukluluk

Tutuklama tedbiri, suç şüphesi altında buluna kişinin hakkında soruşturma ve kovuşturma evresi devam ederken, kişinin kaçmasını ya da delillerin karartılmasını önlemek amacıyla tutukevinde tutulmasını sağlayan geçici bir tedbirdir.

Görevi kötüye kullanma suçunu icrai hareketlerle işleye kişi hakkında yukarıdaki ihtimallerin bulunması halinde hâkim tarafından tutuklama kararı verilebilir. Ancak bu suçun ihmali hareketle işlenmesi halinde, tutuklama kararı verilemeyecektir.

Tutuklama, geçici bir tedbir olduğundan, kişi en fazla 1 yıl cezaevinde kalabilir. Bu süre ancak bazı zorunlu ve belirli şartlar altında 6 ay daha uzatılabilir.

Tutuklama kararına karşı itiraz, kararın verilmesinden itibaren 7 gün içinde kararı veren sulh ceza hâkimliğinin yargı çevresi içerisinde bulunduğu asliye ceza mahkemesine yapılır. Karara karşı itirazı yapabilecek kişiler; şüphelinin kendisi, eşi, avukatı, yasal temsilcisi ya da birinci veya ikinci derece akrabalarıdır.

 Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma Sonucunda Verilebilecek Kararlar

Görevi kötüye kullanma suçunda soruşturma aşamasında verilebilecek kararlar aşağıdaki gibidir:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı,
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı,
  • İddianamenin düzenlenmesine ilişkin karar.

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Görevi kötüye kullanma suçunda, yetkili makamlara gelen ihbarın genel ve soyut nitelikli olması ya da suça konu eylemin açıkça suç oluşturmadığının anlaşılması halinde soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

SYOK kararının verilmesi halinde, soruşturma işlemleri başlamadan dosya kapatılır. Konuya ilişkin yargılama aşamasına devam edilmez.

Bu karara karşı itiraz, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde, kararı veren savcılığın bağlı bulunduğu Sulh Ceza Hakimliğine yapılır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Güveni kötüye kullanma suçu açısından, fail hakkında dava açılamayacağına karar verilmesi kovuşturmaya yer olmadığı kararıdır. Suç hakkında yeterli delilin olmaması ya da suçu oluşturan fiilin yeterli şüpheye ulaşmaması halinde KYOK kararı verilir.

Savcının vermiş olduğu KYOK kararına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde kararı veren savcının bağlı olduğu Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir.

İddianamenin Düzenlenmesi

Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma aşamasının sonunda savcı, suçu oluşturan fiillerle ilgili yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenleyerek mahkemeye sunar. İddianamenin usulüne uygun olarak düzenlenmiş olmasının anlaşılması üzerine iddianame kabul edilerek kamu davası açılır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Savunması

Görevi kötüye kullanma suçunda yapılabilecek bazı savunmalar aşağıdaki gibidir:

  • Fiilin, kamu görevlisinin görev alanında olmadığı,
  • Kamu görevlisinin icrai hareketlerle hareket etmediği iddiası,
  • Kamu görevlisinin suçu ihmal suretiyle işlemediği,
  • Kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına yol açılmadığı,
  • Suçun teşebbüs halinde kaldığı,
  • İspata yarayacak yeterli delillerin toplanmadığı,
  • Sadece aleyhe delillerin toplandığı iddiası,
  • Failin 12 yaşından küçük olduğu iddiası,

Görevi kötüye kullanma suçu açısından somut olayın özelliklerine göre yukarıda sayılan savunmalara benzer savunmalar yapılabilir. Savunma aşaması, kişinin hak kaybına uğramaması açısından en önemli aşamalardan biridir. Bu anlamda alanında uzman ceza avukatından destek alınması oldukça önemlidir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Güveni kötüye kullanma suçunda ceza yargılaması aşaması, mahkemenin iddianameyi kabul etmesi ile başlayıp, kesin hüküm vermesi ile son bulur. Ceza yargılaması aşaması, uygulamada kovuşturma evresi olarak da bilinir.

Bu evrede, hâkim duruşmada sorgulama yapabilir, suçlu kendini savunabilir ya da olaya ilişkin tanıklar varsa dinlenir. Tüm bu aşamaların sonunda hâkim bir karar verir.

Görevi kötüye kullanma suçu, basit yargılama usulüne tabi olan suç tipidir. Bu aşamada, hakim tarafından basit yargılama usulü tercih edilebilir. Basit yargılama usulünün amacı, yargılamanın daha hızlı sonuçlandırılmasıdır. Bu usul, yargılamanın herhangi bir aşamasında yetersiz görülürse genel hükümlere göre yargılamaya devam edilebilir.

Basit yargılama usulünün uygulanması halinde, duruşma yapılmayarak, süreç dosya üzerinden ilerler. Basit yargılama usulüne karşı itiraz, kararın tebliğ edildiği günden itibaren 7 gün içinde mümkündür. İtiraz başvurusunun sonunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir.

Genel hükümlere göre yargılamanın tercih edilmesi halinde ise, savunmalar, tanık beyanları yapılan duruşmalarda dinlenir. Deliller incelenir vb. Sürecin sonunda, mahkeme tarafından suça ilişkin cezaya hükmedilir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı

Görevi kötüye kullanma suçu açısından dava zamanaşımı süresi, 8 yıl ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır.

Dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren başlamakta ve bu sürenin kesinleşmesiyle işlenmiş olan suç hakkında dava açılmaz, ceza da verilemez. Mahkeme kararı, 7 gün içinde istinaf edilmediği takdirde kesinleşir. İstinaf ve temyiz kanun yollarının tüketilmiş olduğu durumlarda da karar kesinleşmiş demektir.

Ceza zamanaşımı süresi, kesin hükmün açıklanması ile başlar. Ceza zamanaşımı süresinin geçmesiyle birlikte cezanın infazı mümkün olmaz.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Görevi kötüye kullanma suçu bakımından, yapılan yargılama sonucunda mahkeme tarafından verilebilecek kararlar şöyledir:

  • Beraat,
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı,
  • Mahkumiyet,
  • Adli Para Cezasına Çevirme,
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB),
  • Cezanın Ertelenmesi,
  • Davanın Düşmesi.

Beraat

Beraat kararı, sanığa yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin anlaşılması üzerine verilir. Bu durumda sanık suçsuz olacaktır. Yargılamaya konu olan fiil TCK’da suç olarak tanımlanmamış ise, sanığın suçla ilgili kast ya da taksiri bulunmazsa ya da hukuka aykırılık nedenleri var ise beraat kararı verilebilir.

Görevi kötüye kullanma suçu açısından, kamu görevlisi kişinin görev alanı dışında bir suç meydana gelmesi halinde suçun unsurları oluşmayacağından beraat kararı verilebilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın eylemleri suç oluştursa da belirli nedenlerle sanığa ceza verilememesidir. Görevi kötüye kullanma suçu kapsamında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Failin yaşının küçük olması,
  • Failin akıl hastası olması,
  • Failin sağır veya dilsiz olması,
  • Şahsi cezasızlık sebeplerinin olması,
  • Suça konu fiilin cebir veya tehdit altındayken işlenmesi,
  • Hataya düşülmesi,
  • Zorunluluk halinin bulunması.

Görevi kötüye kullanma suçunda mahkeme yukarıdaki sayılan nedenlere dayanarak CYOK kararı verebilir.

Mahkûmiyet

Mahkûmiyet kararı, yargılamanın sonunda kişinin suçlu bulunmasıdır. Görevi kötüye kullanma suçu açısından kişinin icrai hareketle suçu işlediği sabit olursa 2 yıla kadar hapis cezasına hükmedilebilirken, suçun ihmali hareketlerle işlendiğinin anlaşılması halinde ise 1 yıla kadar hapis cezasına mahkûmiyet söz konusu olabilir.

Görevi kötüye kullanma suçunun işlenmesinden itibaren 3 yıl içinde başka bir suç meydana gelirse, tekerrür hükümleri uygulama alanı bulur ve mahkûmiyet süresi artar.

Bazı hallerde ise hakim, sanığı iyi hal kapsamında değerlendirerek verilen mahkumiyet süresinin 1/6 oranında azalmasına hükmedebilir. Sanığın çevresindeki sosyal statüsü iyi hal indirim nedeni olabilir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, sanık hakkında verilen cezanın 1 yıl ve altında olması durumunda mümkündür. Ancak bu bir zorunluluk değil, hâkimin takdirine bağlıdır. Görevi kötüye kullanma suçunda 1 yıl veya daha az süreli bir hapis cezasına hükmedilirse hakim bunu adli para cezasına çevirebilir.

Adli para cezasına çevirme işleminde öncelikle verilen hapis cezasının gün olarak karşılığı bulunur. 5 ila 730 gün arasında adli para cezası verilebilir. Belirlenen gün sayısı, failin ekonomik koşulları da dikkate alınarak en az 20 TL en fazla ise 100 TL olacak şekilde bir ücretle çarpılır. Bu şekilde adli para cezası bulunmuş olur.

Hâkim verilen adli para cezasının taksitler halinde ya da tek seferde ödenmesine karar verebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının belirli bir süre ile açıklanmamasıdır. HAGB kararının verilebilmesi için; sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması, sanık hakkında 2 yıldan az hapis cezasına hükmedilmiş olması ve hâkim tarafından yeniden suç işlenmeyeceğine dair bir kanaat oluşması gerekir.

Hakkında HAGB kararı verilen sanık için 5 yıllık denetim süresi belirlenir. Bu süre içerisinde kişinin herhangi bir suça karışmaması gerekmektedir. Yeniden suç işlenmesi halinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin ceza açıklanır mahkumiyet söz konusu olur.

HAGB kararının verilmesine karşı itiraz yolu açıktır. İtiraz, 7 gün içinde kararı veren mahkemenin bağlı olduğu ağır ceza mahkemesine sunulan dilekçe ile yahut zabıt katibine bulunulan beyan ile yapılır.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, sanık hakkında verilen hapis cezasının bazı koşullarda infazının ertelenmesidir.

Cezanın ertelenmesi prosedürünün uygulanabilmesi için; sanık hakkında hükmolunan hapis cezası 2 yıldan az süreli olmalı, sanığın bu suçu işlemeden önce 3 aydan fazla hapis cezası almamış olması gerekir ve hâkimde sanığın başka bir suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluşması gerekir.

Görevi kötüye kullanma suçu açısından verilecek cezanın 2 yıldan az olması halinde ve diğer koşulların da sağlanması durumunda hâkim cezanın ertelenmesi kararı verebilir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi kararı, hüküm verilmesinin mümkün olmadığı hallerde verilmektedir. Bu hallere örnek olarak; sanığın ölmesi, genel af çıkması, suça ilişkin şikâyetten vazgeçilmesi ya da dava zamanaşımı süresinin dolması verilebilir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Görevi kötüye kullanma suçunda kararın verildiği tarihten itibaren 7 gün içinde, kararı veren mahkemeye bir dilekçe sunularak veya mahkemenin zabıt katibine beyanda bulunularak istinaf başvurusu yapılabilir.

İstinaf incelemesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi bir karar verir. Bu kararın da yanlış olduğu düşünülürse, son olarak kararın verildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde temyiz kanun yoluna başvuru yapılabilir. Temyiz talebinde bulunulmazsa istinaf mahkemesinin verdiği karar kesindir.

Görevi kötüye kullanma suçu bakımından her durumda temyiz kanun yoluna başvuru mümkün olmayacaktır. Çünkü ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı temyiz yolu kapalıdır.

İstinaf mahkemesi tarafından, ilk derece mahkemesinde verilen cezanın artırılmasına ilişkin verilen kararlara karşı temyiz yolu açıktır.

Sonuç

Görevi kötüye kullanma suçu, suçun oluşumu icrai veya ihmali hareketlere bağlı olup, ceza yargılaması aşamasında bu hareketlerin ayrımı ve cezanın bu hareketlere göre belirlenmesi oldukça önem arz eder. Savunmanın etkin bir şekilde yapılması, soruşturma ve kovuşturma evresinin takibi açısından alanında uzman bir ceza avukatından destek almakta fayda olacaktır.

Telefonla Sor