Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası
Güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza edilmek veya kullanılmak üzere kendisine mal teslim edilen kişinin, malı devir amacı dışında kullanması yahut bu durumu inkar etmesidir. Suçun cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır. Suçtan dolayı hakkında işlem başlatılan kimselerin savunma haklarını etkin şekilde kullanması, soruşturma ve kovuşturma aşamalarının titizlikle takip edilmesine bağlıdır.
İçindekiler
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nedir?
Güveni kötüye kullanma suçu, bir başkasına ait olup da muhafaza edilmek veya belirli bir nedenle kullanılmak amacıyla zilyedliği devredilmiş malın, kendisine veya bir başkasının yararına olarak zilyetliğin devir amacı dışında tasarrufta bulunulması veya devir olgusunun inkar edilmesidir.
Güveni kötüye kullanma sucu malvarlığına karşı suçlar arasına olup TCK 155 ile düzenlenmiştir:
TCK 155:
“Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nasıl Oluşur?
Güveni kötüye kullanma suçu, kendisine belli bir amaç için kullanılmak üzere mal emanet edilen kimsenin bunu anlaşılandan farklı şekilde kendisinin veya başkasının yararına kullanmasıyla oluşur. Ayrıca, kişinin, kendisine malın emanet edildiğini inkar etmesi hali de güveni kötüye kullanma suçunu teşkil eder.
Güveni kötüye kullanma suçuna şunlar örnek verilebilir:
- Arkadaşa ödünç verilen bilgisayarın satılması,
- Bir kimseye saklaması için verilen paraların harcanması,
- Belli bir yere kadar götürülmek üzere verilen arabayla başka yerlere gidilmesi.
Bunlar örnek mahiyetinde olup suçun farklı şekillerde de işlenmesi mümkündür. Suç konusu taşınır mallar olabileceği gibi taşınmaz mallar üzerinden de güveni kötüye kullanma suçu işlenebilir.
Suç, herkes tarafından işlenebilmektedir. Ancak, kamu görevlisi tarafından ve göreviyle ilişkili olarak işlenen görevi kullanma suçu; kanunda zimmet suçu altında düzenlenmektedir. Zimmet suçu hakkındaki detaylı açıklamalar, “Zimmet Suçu ve Cezası” yazısında yer almaktadır.
Örneğin ilgili Yargıtay kararında mağdurun arkadaşı olan sanığa rızasıyla bir yeri araması için telefonunu verdiği olayda telefonu alıp kaçtığının ispatlanması durumunda güveni kötüye kullanma suçu oluşacağı ifade edilmiştir. (Y 2.CD E.2013/7361 K.2014/982 T.20.01.2014)
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Cezası
Güveni kötüye kullanma suçunun cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Kanuni sınırlar arasındaki kesin ceza, somut olayın nitelikleri göz önüne alınarak hakim tarafından takdir edilmektedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezayı Artıran Nitelikli Haller
Güveni kötüye kullanma suçunun cezayı arttıran nitelikli halleri suç konusu malın niteliği gereği, verilecek cezada artırıma gidilen hallerdir. Bu haller, TCK 155/2 ile düzenlenmiştir:
TCK 155/2:
“Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Meslek, Sanat, Ticaret ya da Hizmet İlişkisi Nedeniyle Tevdi ve Teslim Edilen Mal Hakkında İşlenmesi
Güveni kötüye kullanma suçunun meslek, sanat, ticaret ya da hizmet ilişkisi nedeniyle tevdi ve teslim edilen mal hakkında işlenmesi durumunda suçun nitelikli hali işlenmiş olmaktadır. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinin cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezasıdır.
Güveni kötüye kullanma suçunun cezayı arttıran nitelikli hallerine şunlar örnek verilebilir:
- Araba tamircisine tamir amaçlı verilen arabanın satılması
- Kargoya verilen ürünün başkasına verilmesi
- Valeye verilen arabanın başka bir kimseye satılması.
Bunlar örnek mahiyetinde olup suçun farklı şekillerde de işlenmesi mümkündür.Örneğin ilgili Yargıtay kararındaki olayda sanığın katılanın yanında şoför olarak çalıştığı esnada teslim edilen yük karşılığında alınan nakliye ücretini katılana teslim etmeyip kendine mal edinmesi fiilinin TCK’nun 155/2 uyarınca hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ifade edilmiştir. (Y 15. CD E.2017/12909 K.2019/8121 T.11.09.2019)
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezayı Azaltan Nitelikli Haller ve Cezaları
Güveni kötüye kullanma suçunda cezayı azaltan nitelikli haller, şahsi cezasızlık halleri ve ceza indirim halleri şeklinde mevcuttur. Buna göre TCK 167 hükmünde, cezada indirim uygulanacak kişiler düzenlenmiştir.
TCK 167:
“Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.”
Şahsi Cezasızlık Halleri
Güveni kötüye kullanma suçunda şahsi cezasızlık halleri 3 tanedir. Bunlar:
- Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın zararına işlenmesi,
- Güveni kötüye kullanma suçunun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin zararına işlenmesi,
- Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına, işlenmesi şahsi cezasızlık sebebidir.
Şahsi cezasızlık hallerinin varlığı halinde sanık hakkında cezaya hükmedilmez.
Örneğin bir kimsenin aynı evde yaşadığı kardeşinin emanet ettiği bir mal hakkında güveni kötüye kullanma suçu teşkil eden fiillerde bulunması halinde şahsi cezasızlık hali olduğundan ceza verilmeyecektir.
Ceza İndirim Halleri
Güveni kötüye kullanma suçunda ceza indirim nedenleri 3 tanedir. Bunlar:
- Haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin,
- Aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin,
- Aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının, zararına olacak şekilde işlenmesi halleridir.
Yukarıda sayılan kişilere karşı işlenen güveni kötüye kullanma suçunda, verilecek ceza yarısı oranında indirilecektir.
Örneğin bir kimse başka bir evde yaşayan kardeşinin emanet ettiği bir mal hakkında güveni kötüye kullanma suçu işlediği durumda ceza yarı oranında indirilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
Güveni kötüye kullanma suçunda, failin suça ilişkin etkin pişmanlık göstermesi halinde, verilecek cezada, pişmanlığın gösterildiği sürece bağlı olarak indirime gidilir. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için failin, suç sebebiyle ortaya çıkan zararları gidermesi gerekmektedir.
Güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olarak başlatılan soruşturma aşamasında ancak kovuşturma aşaması başlamadan gösterilen etkin pişmanlık halinde, verilecek cezada 2/3 oranında indirime gidilebilmektedir.
Kovuşturma yani mahkeme aşaması başlayıp hakim tarafından kesin karar verilmeden önce pişmanlık gösterilmesi halinde ise 1/2 oranında indirim uygulanabilmektedir.
Ortaya çıkan zararın yalnız bir kısmının giderilmesi halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi mağdurun rızasına bağlanmıştır. Mağdurun rıza göstermemesi halinde, etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak ve hükmedilecek cezada indirime gidilemeyecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçuna Teşebbüs, İştirak, İçtima
Teşebbüs, failin kasten işlenen bir suçta icra hareketlerine başlamış olmasına rağmen elde olmayan nedenlerle suçu tamamlayamamasıdır. Güveni kötüye kullanma suçuna teşebbüs etmek mümkündür. Bu nedenle fail güveni kötüye kullanma suçunu işlemeye başlamış ancak tamamlayamamışsa suça teşebbüs etmiş olacaktır.
Örneğin ilgili Yargıtay kararında inşaatta çalışan sanığın çalışmak için kendisine sunulan eşyaları yanında inşaat dışına götürecekken engellendiği olayda güveni kullanma suçuna teşebbüs oluşacağı ifade edilmiştir. (Y 15. CD E.2017/7367 K.2019/3745 T.11.04.2019 )
İştirak, bir suçun birden fazla kişi tarafından ortak bir suç işleme kararı altında işlenmesini ifade eder. İştirak farklı şekillerde gerçekleşebilir. Faili azmettirme, faile yardım etme, asli iştirak bu şekillerden bazılarıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda da iştirak oluşabilir. Bu durumda sanıklara, iştirake ilişkin hükümler uygulanarak suçun işlenmesine etki eden herkese, etkileri oranında ceza verilir.
Örneğin ilgili Yargıtay kararında, çalıştığı şirkette imzaya yetkili olan sanığın şirket hesabından paralar çekmesinde, şirket adına kredi çekmesinde diğer sanıkların da güveni kötüye kullanma suçuna yardım etme şeklinde iştirak edildiği ifade edilmiştir. (Y 15. CD E.2014/19303 K.2017/9070 T.11.04.2017 )
İçtima, aynı fail tarafından tek hareketle birden fazla suçun işlenmesi veya aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesini ifade etmektedir.
Güveni kötüye kullanma suçunun da tek hareketle farklı bir suçla birlikte işlenmesi halinde sanığa en ağır cezayı içeren suç bakımından ceza verilir. Güveni kötüye kullanma suçunun tek hareketle birden fazla kişiye karşı işlenmesi yahut bir kişiye karşı birden fazla kez işlenmesi halinde de sanığın cezasında artırım uygulanır.
Örneğin ilgili Yargıtay kararında katılan tarafından, sanığa dükkandaki bazı malzemeleri alıcıya göstermesi için verilen anahtar ile kendi alacağını tahsil için dükkanda içerisindeki pastane ekipmanlarını müştekinin haberi ve rızası olmadan aldığı olayda; güveni kötüye kullanma ve hırsızlık suçlarının birlikte oluşması nedeniyle, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralları uygulanarak sanığa en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması gerektiği ifade edilmiştir. (Y 15. CD E.2014/1137 K.2016/7119 T.27.09.2016)

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Soruşturma Aşaması
Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma aşaması, yetkili merciler tarafından suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen aşamayı ifade eder. Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma aşamasında yapılacak işlemler şu şekildedir:
- Şikayet ve İhbar,
- Gözaltı,
- Delillerin Toplanması,
- İfade ve Sorgu,
- Uzlaşma,
- Adli kontrol,
- Tutukluluk.
Şikayet- İhbar
Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali şikayete tabi suçlar arasında yer almaktadır. Bu kapsamda şikayet hakkı kullanılarak soruşturma başlatılması talep edilebilir. Şikayet süresi suçun öğrenilmesi tarihi itibariyle 6 aydır. Şikayet savcılığa, kolluğa veya jandarmaya yapılabilmektedir.
Ayrıca, şikayete tabi bir suç olduğundan, şikayetten vazgeçilmesi mümkündür. Şikayetten soruşturma aşamasında vazgeçilirse kovuşturma aşamasına geçilmeyecektir, kovuşturma aşamasında vazgeçilirse davanın düşmesine karar verilecektir.
Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali ise şikayete bağlı değildir. Bu durumda mağdur veya üçüncü kişiler söz konusu suçu savcılığa ya da kolluğa ihbar edebilir. Dolayısıyla, güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinin soruşturulması Cumhuriyet Savcısı tarafından doğrudan gerçekleştirilir. Şikayet eden mağdurun şikayetini çekmesi soruşturmanın devam etmesine engel teşkil etmez.
Suça ilişkin şikayet veya ihbar yazılı veya sözlü şekilde yapılabilir. Yazılı bildirimde bulunulduğu zaman yazılan dilekçenin doğru ve eksiksiz bir biçimde yazılmasına dikkat edilmelidir. Bu konuya ilişkin detaylı bilgi, “güveni kötüye kullanma şikayet dilekçesi örneği” başlıklı yazıda yer almaktadır.
Gözaltı
Gözaltı, bir kimsenin savcılık kararıyla, kolluk kuvvetleri tarafından geçici olarak özgürlüğünden mahrum bırakılmasını içeren bir güvenlik tedbiridir.
Güveni kötüye kullanma suçunda, suçun işlendiğine dair somut deliller bulunması ve gözaltı tedbirinin soruşturmanın devamlılığı açısından zorunlu olması halinde gözaltı kararı verilmesi mümkündür.
Gözaltı süresi, kişinin yakalandıktan sonra en yakın hakimliğe veya mahkemeye gönderilme süresi hariç olmak üzere 24 saatten fazla olamaz. Yakalanan kişinin en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme süresi ise 12 saatten fazla olamaz. Fail 12 yaşından küçük çocuksa bu durumda gözaltı kararı alınması mümkün değildir.
Gözaltı kararına karşı sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunmaktadır. Şüpheli veya şüpheliye yakın kişiler (Şüphelinin eşi, çocukları, ana babası, varsa vasisi, avukatı) karara derhal itiraz edebilir. İtirazlar, ilgili merciye yapıldıktan sonra 24 saat içinde sulh ceza hakimliği tarafından değerlendirilir ve sonuçlandırılır.
Delillerin Toplanması
Delillerin toplanması işlemi soruşturma aşamasında, Cumhuriyet Savcısı tarafından gerçekleştirilir. Kovuşturma aşamasına geçildiğinde ise delillerin toplanması mahkeme tarafından yürütülür.
Güveni kötüye kullanma suçuyla ilgili olayın aydınlatılması amacıyla Savcılık, kişinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplar. Şüpheli veya sanık, soruşturmanın başlamasından hüküm verilmesine kadar her aşamada delil sunabilir. Ancak, hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller mahkeme tarafından hükme esas alınmaz. Bu nedenle, sanık lehine veya aleyhine olacak şekilde hukuka aykırı deliller kullanılamaz.
Örneğin, suça ilişkin soruşturma aşamasında, şüpheli kişi tehdit edilerek elde edilen bir beyan hukuka aykırı delil niteliğindedir.
Delillerin toplama aşaması tamamlandığında, hakkında hüküm kurulan kişiden, görüş ve düşüncelerini bildirmesi için 7 gün içerisinde talepte bulunulacaktır. Bu süre içinde güveni kötüye kullanma suçunun şüphelisi, görüş ve düşünce bildirme hakkına sahip olacaktır.
İfade ve Sorgu
İfade, bir şüphelinin kolluk kuvvetleri ya da Cumhuriyet savcısı tarafından suç şüphesine dair dinlenmesini ifade eder. Sorgu ise şüpheli veya sanığın hakim ya da mahkeme tarafından suçla ilgili olarak dinlenmesidir.
İfade ve sorgu için kişi davet edilir ve eğer kişi kendi rızasıyla gelmezse, zorla getirileceği davet kağıdına yazılır Çağrıya rağmen gelinmediği takdirde, şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.
İfade, polis veya savcılık tarafından alınabilirken sorgu, sulh ceza hakimliği veya mahkeme tarafından gerçekleştirilebilir.
İfade ve sorguda takip edilmesi gereken belli usuller vardır. İfade ve sorgu işlemlerine başlamadan önce şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri alınmaktadır. Sonrasında kişiye kendisine isnat edilen suç anlatılır ve hakları hatırlatılır. Bu haklara örnek olarak, avukat isteme hakkı, delillerin toplanmasını isteme hakkı ve suç konusu olaya ilişkin susma hakkıdır.
İfade ve sorgu işlemleri tutanağa bağlanmalıdır. Bu tutanağa şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri ve verdikleri beyanlar eksiksiz ve doğru bir şekilde geçirilmelidir.
İfade ve sorgu süreçleri hukuka uygun bir şekilde yürütülmelidir. İfade ve sorguda yasak usullerin varlığı halinde, beyanlar hükme esas alınmayacaktır. Örneğin:
- Şüpheli veya sanığın beyanları kişinin özgür iradesine dayanmalıdır,
- İfade verilmesi için kanuna aykırı bir şey vaat edilmemiş olmalıdır,
- Kötü davranma, işkence tehdit ve benzeri şekillerde zorla ifade alınmamış olmalıdır.
İfade alınması işlemi, şüphelinin soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini içerir. Bu aşamada, şüphelinin beyanları olayın değerlendirilmesinde önemli bir rol oynar. Şüphelinin hukuki haklarını yeterince bilmemesi veya doğru bir iletişim kuramaması gibi nedenler, davanın seyrini etkileyebilir. Bu nedenle, sürecin başından itibaren uzman bir ceza avukatı rehberliğinde yürütülmesi önemlidir.
Uzlaşma
Uzlaşma, bir suçun faili ve mağdurunun tarafsız bir uzlaştırmacı yardımıyla suç konusu olay hakkında belli bir edim karşılığında anlaşmasıdır. Uzlaşmanın sağlanması halinde dosya kapanır. Tarafların uzlaşamaması halinde ise kovuşturma aşamasına geçilir.
Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali uzlaşmaya tabidir. Bu noktada dosya, mahkeme tarafından uzlaştırma bürosuna gönderilir ve bir uzlaştırmacı atanır.
Eğer soruşturma aşamasında kovuşturma aşamasına geçilmesi için yeterli delil bulunduğu ve suçun uzlaştırma kapsamında olduğu tespit edilirse, dosya uzlaştırma bürosuna yönlendirilir. Soruşturma aşamasında uzlaşma gerçekleşirse ve belirlenen şartlar yerine getirilirse, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Eğer edimin yerine getirilmesi ileri bir tarihe ertelenmişse, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Edim yerine getirilmediği takdirde, kamu davası açılır.
Kamu davası açıldıktan sonra, mahkeme suçun uzlaşma kapsamında olduğunu tespit ederse, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Kovuşturma aşamasında uzlaşma gerçekleşirse ve taraflar arasında belirlenen edim yerine getirilirse, davanın düşmesine karar verilir. Edimin yerine getirilmesi ileri bir tarihe ertelenmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Edim yerine getirilmediği takdirde, hüküm açıklanır.
Ancak güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali uzlaşmaya tabi değildir. Bu nedenle cezayı arttıran nitelikli hallerin varlığı halinde tarafların uzlaşma yoluyla anlaşması mümkün değildir.
Adli Kontrol
Adli kontrol, tutuklama sebeplerinin bulunduğu kabul edilen bir kişi hakkında tutuklama tedbirinin ölçüsüz olacağı durumlarda uygulanan bir güvenlik tedbiridir. Bu tedbirle, kişi tutuklanmak yerine bir veya birden fazla yükümlülük altına alınarak denetim altına alınır.
Suç konusu olay hakkında adli kontrol tedbirleri alınması yeterli görülüyorsa tutuklama kararı alınamaz, adli kontrol tedbirlerine uyulmadığı takdirde derhal tutuklama kararı alınması mümkündür.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde 12 farklı adli kontrol tedbiri sıralanmıştır. Yurt dışına çıkış yasağı, konutunu terk etmeme yasağı ve belli zorunlu eğitimlere katılma, bu tedbirlere örnek olarak verilebilir.
Güveni kötüye kullanma suçuyla ilgili olarak, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği ve kovuşturma aşamasında mahkeme, adli kontrol tedbirlerini uygulayabilir. Güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olarak en çok 2 yıl süreyle adli kontrol kararı verilebilmektedir. Bu süre, zorunluluk halinde en fazla 1 yıl daha uzatılabilir.
Adli kontrol kararına karşı, kararın bizzat iletilmesi durumunda 7 gün içinde adli kontrole itiraz edilebilir. Eğer adli kontrol kararı, kişinin yokluğunda alınmışsa, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren de 7 gün içinde itiraz edilebilir. İtirazlar, kararı veren makama yapılır.
Tutukluluk
Tutukluluk, şüpheli veya sanığın soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında ise mahkeme kararıyla kesin hüküm verilene kadar cezaevinde tutulmasıdır.
Güveni kötüye kullanma suçunun temel halinde tutuklama kararı alınması mümkün değildir. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinde, suçun şüpheli veya sanık tarafından işlendiğine dair kuvvetli şüpheler bulunması durumunda ve adli kontrol tedbiri yetersiz kalıyorsa, tutuklama kararı alınabilir.
Güveni kötüye kullanma suçuyla ilgili soruşturma evresinde tutukluluk süresi en fazla 6 aydır. Zorunlu hallerde bu 6 ay süreyle uzatılabilir.
Eğer suçun şüphelisi 15 yaşını doldurmamış bir çocuksa, suçun üst sınırı 5 yılı aşmayan durumlarda tutuklama kararı verilemez. Ancak, suçun üst sınırı 5 yılı aşıyorsa, bu süreler yarı oranında uygulanır. Eğer şüpheli 18 yaşını doldurmamış bir çocuksa, bu durumda süreler dörtte üçü oranında uygulanacaktır.
Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinde tutuklama kararı verilebilmesi, kuvvetli suç şüphesinin yanı sıra aşağıdaki şartlardan birinin varlığına bağlıdır:
- Şüpheli veya sanığın kaçma şüphesi,
- Suça dair delillerin zarar görme ihtimali,
- Sanığın ya da şüphelinin tanık, mağdur ya da diğer kişilere baskı yapma şüphesi.
Şüpheli veya sanık, tutukluluk kararına itiraz etme hakkına sahiptir. İtiraz dilekçesi, kararın yüze karşı okunmasından veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde, kararı veren hâkimliğin görev yaptığı Asliye Ceza Mahkemesine sunulur. Eğer tutuklama kararı Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, itiraz Ağır Ceza Mahkemesine yapılır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar
Güveni kötüye kullanma suçunda soruşturma sonucu verilebilecek karar şu şekildedir:
- Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
- Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
- İddianamenin düzenlenmesi.
Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)
Soruşturmaya yer olmadığı kararı, ihbar veya şikayetin mahiyeti gereği fiilin suç oluşturmadığının ya da ihbar veya şikayetin soyut ve genel olduğunun açıkça anlaşılması durumunda Cumhuriyet savcısı tarafından verilen karardır.
Örneğin “İzmir’de hırsızlık yapılıyor.” şeklinde bir ihbar soyut ve genel nitelikte kalacaktır.
Güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olarak da, ihbar veya şikayetin bu özellikleri taşıması halinde soruşturmaya yer olmadığı kararı verilebilir. Bu kararın alınması durumunda soruşturma başlamaz ve kişiye şüpheli sıfatı verilmez
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK), Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delilin elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması durumlarında, soruşturma aşamasının sonunda verilen bir karardır.
Güveni kötüye kullanma suçunda da, Cumhuriyet savcısı soruşturma aşamasının sonunda yeterli delil ve şüphenin olmadığına kanaat getirirse, bu durumda KYOK verilecektir. KYOK verildiğinde, ilgili kişi hakkında kamu davası açılmayacak ve ilgili kişiye sanık sıfatı verilmeyecektir.
Bu karara karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı olduğu Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir.
İddianamenin Düzenlenmesi
Soruşturma aşamasının sonunda, toplanan delillerin değerlendirilmesi ile yeterli şüphenin varlığına kanaat getirilmesi halinde Cumhuriyet Savcısı tarafından iddianame düzenlenir. Düzenlenen iddianamenin görevli ve yetkili mahkeme tarafından kabul edilmesi ile soruşturma aşaması biter, kovuşturma (mahkeme) aşaması başlar.
Güveni kötüye kullanma suçunda da yeterli delil ve suç şüphesinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenebilecektir. İddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile de soruşturma aşaması tamamlanacak ve kovuşturma aşaması başlayacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Savunması
Güveni kötüye kullanma suçunun savunması, yargılamanın her aşamasında savunma yapılarak delillerin sunulması ile gerçekleşir. Bu kapsamda, güveni kötüye kullanma suçunun savunması için öne sürülebilecek hususlara örnekler şunlardır:
- Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı,
- Suçun unsurlarının oluşmadığı,
- Aleyhe delillerin çürütülmesi,
- Usule aykırılıkların ileri sürülmesi,
- Masumiyet karinesi iddiası,
- Delillerin ispat gücünün tartışılması,
- Hukuka aykırı delillerin tespiti ve karar esas adlandırılması,
- Suçun vasfının yanlış değerlendirildiği iddiası,
- Suçun unsurlarının yanlış değerlendirildiğini iddiası,
- Cezayı indiren veya tamamen kaldıran sebeplerinin ileri sürülmesi,
- Etkin pişmanlıktan yararlanma,
- Dosyaya özel diğer savunmalar.
Şüpheli veya sanığın savunma hakkını aktif bir şekilde kullanması gerekmektedir. Savunma hakkı çerçevesinde yapılacak olan savunmanın, hukuki bir şekilde sunulması gerekmektedir.
Bu bağlamda, her bir bireyin somut durumuna özgü bir savunma yapılmalıdır. Zira sanık tarafından ortaya konulan hususların aktif, etkin ve hukuki bir şekilde kullanılabilmesi gerekir. Bu nedenle süresin etkin bir şekilde yönetilmesi adına uzman bir ceza avukatından yardım alınarak sürecin yürütülmesi faydalı olacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması
Güveni kötüye kullanma suçunda ceza yargılaması aşaması, savcılık makamınca iddianamenin hazırlanması ve iddianamenin mahkemece kabulü ile başlar. İddianame mahkemece kabul edildiğinde, soruşturma aşaması biter ve kovuşturma aşamasına geçilir.
Türk hukuk sisteminde iki farklı yargılama usulü bulunmaktadır: basit yargılama usulü ve yazılı yargılama usulü. Güveni kötüye kullanma suçunun temel hali, basit yargılama usulüne tabi bir suç kategorisindedir. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali ise basit yargılama usulüne tabii değildir.
Bu durumda, mahkeme takdirine bağlı olarak, duruşma yapılmadan, sadece belgeler üzerinden yürütülen bir yargılama süreci uygulanır. Bu yöntem, yazılı yargılama usulüne göre daha hızlı ve kolay bir şekilde sonuçlanmasını sağlar. Basit yargılama usulüyle verilen mahkumiyet kararı durumunda, ceza miktarı 1/4 oranında azaltılacaktır.
Basit yargılama usulü ancak hakimin takdiriyle uygulanabilir. Bu usul uygulanarak verilen karara itiraz edilebilir. İtiraz halinde, genel hükümler uygulanarak yargılamaya devam edilir.
Güveni kötüye kullanma suçunda genel hükümlere göre yargılama usulünde ceza yargılaması, yani kovuşturma aşaması şu evrelerden oluşur:
- Duruşma hazırlığı evresi,
- Duruşma evresi.
- Delillerin tartışılması ve karar evresi.
Duruşma Hazırlığı Evresi
İddianamenin kabulüyle birlikte kovuşturma aşamasına geçilir ve ilgili ceza mahkemesi tarafından duruşma hazırlığı işlemleri başlatılır. Soruşturma aşamasında şüpheli olan kişi, kovuşturma aşamasında sanık olarak adlandırılacaktır. Duruşma hazırlığı için yapılan işlemler, tensip zaptı adı verilen bir tutanakla belirlenir.
İlgili mahkeme, duruşma gününü belirler ve duruşmaya katılması gereken kişileri çağırır. Daha sonra, sanık çağrı kağıdı ile duruşmaya davet edilir.
Duruşma Aşaması
Duruşma Evresi başlamadan önce, sanık, müdafii, tanıklar ve bilirkişilerin hazır olup olmadığı kontrol edilir, ardından duruşma evresi başlar. Mahkeme hakimi, iddianamenin kabulü kararını okur ve tanıklar salondan çıkarılır.
Duruşma başladığında, öncelikle sanık hakkında kişisel bilgiler alınır. Daha sonra, iddianame veya benzer belgelerde yer alan suçlamaların temelini oluşturan eylemler ve deliller açıklanır. Mahkeme, sanığın dava konusu güveni kötüye kullanma suçundaki hukuki durumunu belirler.
Sonrasında, sanık açıklama yapmaya hazır olduğunda sorgu aşamasına geçilir. Sanığın sorgusu tamamlandıktan sonra, delillerin değerlendirilip tartışılacağı aşamaya geçilir.
Delillerin Tartışılması ve Karar Aşaması
Delillerin tartışılması ve karar evresinde, her bir delil ayrı ayrı ele alınır ve savcılık ile savunma beyanlarını içeren değerlendirmeler yapılır. Mahkeme, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin ardından karar aşamasına geçer ve sanık hakkındaki hükmünü açıklar. Karar vermeden önce, sanığa son söz hakkı tanınır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı
Güveni kötüye kullanma suçunun temel halinde zamanaşımı süresi 8 yıl, ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hallerinde ise dava zamanaşımı süresi 15 yıl, ceza zamanaşımı süresi 20 yıldır.
Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ceza zamanaşımı süresi ise hükmün kesinleştiği günden itibaren işlemeye başlar. Dava zamanaşımı sürelerinin dolması halinde, suç konusu fiile ilişkin dava açılamamaktadır. Ceza zamanaşımı sürelerinin dolması halinde ise konuya ilişkin cezaya hükmedilememekte ve hükmedilen cezanın infazı mümkün olamamaktadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar
Güveni kötüye kullanma suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şu şekildedir:
- Beraat,
- Ceza verilmesine yer olmadığı (CYOK),
- Mahkumiyet,
- Adli para cezasına çevirme,
- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
- Cezanın ertelenmesi,
- Davanın düşmesi.
Beraat
Beraat kararı, mahkeme tarafından sanığın suçsuzluğuna kanaat getirilmesi halinde verilecek olan karardır. Güveni kötüye kullanma suçunda beraat kararına hükmedilebilecek durumlar CMK m.223/2’de sayılmıştır. Kanuna göre beraat kararı şu hallerde verilebilir:
- Kişinin eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmaması,
- Kişinin eyleminin kendisi tarafından işlenmediğinin sabit olması,
- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde beraat hükmü verilir.
Güveni kötüye kullanma suçunda sayılan durumların varlığı halinde sanık hakkında beraat kararı verilecek ve sanık ceza almayacaktır
Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı (CYOK), sanık tarafından suç teşkil eden fiilin gerçekleştirildiği ve sanığın suçu işlediği kanısına varılmasına rağmen bazı hukuki sebeplerle mahkumiyet kararı verilmesi gerektirmeyen hallerin mevcut olması halinde verilen karardır.
Aşağıdaki yer alan durumlardan birinin varlığı halinde CMK 223/3. kapsamında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilebilir:
- Yüklenen suçla ilişkilendirilen yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik durumu veya geçici nedenlerin bulunması,
- Yüklenen suçun hukuka aykırı olmasına rağmen bağlayıcı emrin yerine getirilmesi, zorunluluk veya cebir veya tehdit etkisi altında işlenmesi,
- Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
- Kusurluluğu ortadan kaldıran bir hataya düşülmesi.
CMK madde 223/4 hükmüne göre, cezasızlık sebeplerinden herhangi birinin mevcut olması durumunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi mümkündür. Şu hallerde cezasızlık sebebinin var olduğu kabul edilecektir:
- Etkin pişmanlık,
- Şahsi cezasızlık sebebinin mevcudiyeti,
- Karşılıklı hakaret,
- İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı.
Güveni kötüye kullanma suçunda, yukarıda sayılan durumların mevcut olması halinde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilir.
Mahkumiyet
Güveni kötüye kullanma suçunun sanık tarafından işlendiğine, mahkeme tarafından kesin olarak kanaat getirilmesi halinde mahkumiyet kararı verilecektir. Mahkumiyet kararı ile sanığa hapis veya adli para cezası verilir.
İyi hal indirimi, sanığın sosyal ilişkileri, yargılama esnasında pişmanlık gösteren davranışlarının bulunup bulunmadığı, adli sicil geçmişi gibi hususların değerlendirilmesi sonucunda mahkeme tarafından takdiren verilebilir. Bu durumda, fail hakkında hükmedilecek cezada 1/6 oranına kadar indirime gidilebilir.
Tekerrür, önceden suç işleyen bir sanığın 3 yıl içerisinde tekrar suç işlemesiyle meydana gelen bir durumdur. Tekerrür hükümlerini gereğince, sanık hakkında daha ağır bir infaz rejimi uygulanır.
Adli Para Cezasına Çevirme
Adli para cezasına çevirme, kasten işlenen suçlarda hapis cezasının 1 yıl ve altında kalması halinde verilebilen bir karardır.
Adli para cezası miktarı, sanığın sosyal ve ekonomik durumu doğrultusunda, 20-100 lira arasında günlük bir para miktarı belirlenmesi ve hapis cezasına denk gelen gün sayısı ile çarpılması ile hesaplanır. Bu miktarın 1 yılında içinde tek seferde ödenmesi veya 2 yıl içinde taksitle ödenmesi istenebilir.
Belirlenen ceza tutarlarının zamanında ödenmemesi halinde, adli para cezasının hapis cezası olarak çektirilmesine karar verilebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), yargılama sonucunda sanığa 2 yıl veya daha az hapis cezası verilmesi halinde, sanığın kabulüyle birlikte uygulanabilen bir hukuki düzenlemedir.
Bu kararın ardından, sanık 5 yıl süresince denetim altında tutulur. Sanık bu süre içinde tekrar suç işlemezse ve belirlenen denetimlere uyarsa cezası kaldırılır ve düşme kararı verilir. HAGB kararı verilebilmesi için aranan şartlar şunlardır:
- Sanığın önceden kasten işlenen bir suçtan mahkum olmamış olması,
- 2 yıl ve daha az hapis veya adli para cezasına karar verilmiş olması,
- Mahkeme tarafından, sanığın kişisel özellikleri ile duruşmadaki tavır ve davranışları göz önünde bulundurularak, tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaate varılması,
- Suçun işlenmesi sonucu mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki duruma getirme veya tazmin yoluyla tamamen giderilmiş olmasıdır.
Güveni kötüye kullanma suçunun temel halinde, koşulların da sağlanması durumunda HAGB kararı verilebilir. Cezayı artıran nitelikli hallerde ise hükmedilen cezanın 2 yıl ve altında olması halinde HAGB kararının verilmesi söz konusu olabilecektir.
Cezanın Ertelenmesi
Cezanın ertelenmesi, mahkûmun belirli bir süre boyunca denetim altında tutularak cezasının cezaevi dışında infaz edilmesini içeren bir hukuki düzenlemedir.
Mahkeme tarafından, 2 yıl veya daha az hapis cezasına hükmedilmesi durumunda, hükümlü hakkında cezanın ertelenmesi kararı verebilir. Cezası ertelenen hükümlü, 1 yıldan az ve 3 yıldan fazla olmamak üzere belirlenen bir süre boyunca denetime tabi tutulur.
Denetim süresini başarılı bir şekilde tamamlayan ve kasıtlı olarak yeni bir suç işlemeyen kişi, cezasının infaz edilmiş sayılır. Cezanın ertelenmesi kararı alınabilmesi için gereken şartlar şunlardır:
- Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması,
- Suçu işledikten sonra gösterdiği pişmanlık nedeniyle mahkeme tarafından tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaat oluşması. Denetim süresinin alt sınırı, mahkûmiyet süresinden daha kısa olamaz.
Dikkat: Suçu işlediği sırada 18 yaşın altındaki çocuklar ve 65 yaşını aşmış bireyler için de 3 yıl ve altındaki hapis cezaları için cezanın ertelenmesi kararı alınabilir. Ayrıca ertelenme kararı, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi şartına bağlanabilir.
Güveni kötüye kullanma suçunda da belirtilen koşulların sağlanması durumunda cezanın ertelenmesi kararı alınabilir. Ertelenmiş ceza süresi boyunca kişi, herhangi bir suç işlemez ve kendisine verilen denetim yükümlülüklerine başarıyla uyarsa, hapis cezasının infaz edilmiş olduğu kabul edilir. Ertelenme sonucunda, ilgili kişi hakkında verilen mahkumiyet kararı adli sicil kaydına işlenir.
Davanın Düşmesi
Davanın düşmesi, usuli eksiklikler sebebiyle davanın esastan karara bağlanmamasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda da davanın düşmesi şu hallerde mümkündür:
- Şikayetten vazgeçme,
- Uzlaşma,
- Af,
- Dava zamanaşımı,
- Sanığın veya hükümlünün ölümü,
- Soruşturma/kovuşturma şartının gerçekleşmemesi, hallerinde davanın düşmesine karar verilir.
İstinaf ve Yargıtay Süreci
Güveni kötüye kullanma suçunda ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf ve bazı hallerde temyiz kanun yollarına başvurulması mümkündür. İstinaf incelemesi bölge adliye mahkemelerince, temyiz incelemesi ise Yargıtay tarafından yapılmaktadır.
İstinaf kanun yoluna başvuru için hükmün açıklanmasından itibaren 7 günlük süre öngörülmüştür. İstinaf yoluna başvurulmasıyla Bölge Adliye Mahkemesi verilen kararı tekrar inceleyecektir. İstinafa süresi içerisinde başvurulmadığı takdirde hüküm kesinleşmektedir.
İstinafa başvuru iki şekilde mümkün olur. Bu noktada, kararı veren mahkemeye bir istinaf dilekçesi sunulabilir. Aynı şekilde, zabıt katibine sözlü beyanda bulunmak suretiyle istinaf başvurusu yapmak da mümkündür.
Güveni kötüye kullanma suçunun temel hali bakımından temyiz yoluna başvuru mümkün değildir. Suçun nitelikli halinde ise istinaf mahkemesi tarafından verilen karara göre temyiz başvurusu yapılabilir.
Bu bağlamda, istinaf mahkemesinin esastan ret kararları, ilk derece mahkemesi tarafından verilen hapis cezasını artırmayan kararları temyize kapalıdır. Temyiz edilemeyecek diğer kararlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu 286/2 hükmünde sıralanmaktadır.
Sonuç
Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenen bir suçtur. Bu suçun basit halinin ve nitelikli halinin ayrımının yapılması şikayet, uzlaşma veya mahkemede savunma yapılması bakımından önem arz etmektedir. Bu nedenle hukuki durumların tespitinde, delillerin toplanmasında ve sürelerin takibinde uzman bir ceza hukuku avukatına danışmak faydalı olacaktır.