İşkence Suçu ve Cezası

İşkence Suçu ve Cezası

İşkence suçu, kamu görevlisinin bir kimseye karşı maddi veya manevi acı verici davranışları sistematik olarak uygulamasıyla oluşan suçtur. İşkence suçunu işleyen kamu görevlilerine verilecek ceza 3 yıl- 12 yıl aralığında hapis cezasıdır. Bu suç dolayısıyla hakkında işlem başlatılan kişilerin, hukuki şekilde savunma yapmaları gerekir. Ayrıca, soruşturma ve kovuşturma sürecinin hukuka uygun yürütülmesine dikkat edilmelidir.

İşkence Suçu Nedir?

İşkence suçu, kamu görevlisi tarafından bir kimseye karşı  insan haysiyetiyle bağdaşmayacak, kişinin algılama ve irade yeteneğini etkileyecek her türlü davranışın uygulanmasıdır. İşkence suçu TCK m. 94’te düzenlenmiştir.

TCK 94:

Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

İşkence Suçu Nasıl Oluşur?

İşkence suçu, kamu görevlisi tarafından insanlık dışı her türlü davranışın bir kimseye karşı sistematik biçimde uygulanmasıyla oluşur. İşkence suçunu oluşturan davranışlar şöyledir:

  • Fiil kamu görevlisi sayılan kişi tarafından işlenir,
  • Eylemler sistematik şekilde ve belli bir süreç içinde gerçekleşmiş olmalıdır,
  • Mağdurun bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine sebep olunur,
  • Mağdurun algılama ve irade yeteneği etkilenir,
  • Mağdurun aşağılanmasına yol açar.

Eziyet suçunu oluşturan fiiller ile işkence suçunu oluşturan fiiller birbirine benzemektedir. Eziyet suçunu işkence suçundan ayıran en temel husus suçun herkes tarafından işlenebilmesidir. Oysa işkence suçu yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir suçtur.

Sanık E, aynı evde yaşadığı mağduru farklı zamanlarda uzun süre dövmüştür. Mağdurun bacaklarını, sırtını ve cinsel organını kızgın demir ile yakmıştır. Aynı evde yaşayan diğer sanık S. ise eyleme yumruk ve tokat atarak bazı günlerde katılmıştır. Ayrıca “döv onu” diyerek E’yi teşvik etmiştir. Yargıtay, olayda eziyet suçunun oluştuğunu belirtmiştir. (Yargıtay 5. CD., E. 2010/6869, K. 2011/47, T. 17.01.2011)

Kamu Görevlisi Nedir?

Kamu görevlisi, kamuya ilişkin işleri yapması için atama yoluyla göreve getirilmiş kişilerdir. Kamusal faaliyet, kanunda belirlenmiş usullere göre bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Ayrıca kamusal faaliyetin devlete ait güç ve yetkiler kullanılarak gerçekleştirilmesi gerekir.

Örneğin, devlet memurları, avukat, noter, askerlik görevini yapan kişiler, Devlet Malzeme Ofisi çalışanları, KİT çalışanları, köy korucusu kanun kapsamında kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir.

Kamuya yararlı hizmette bulunmasına rağmen taksici, dolmuş şoförü, özel hastanedeki hemşire, özel banka çalışanları, belediyenin temizlik işçileri TCK m.6 kapsamında kamu görevlisi değildir.

Yargıtay, kanundaki değişiklik sonucunda Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Emlak Bankası’nın özel hukuk statüsüne sahip anonim şirketlere dönüştürüldüğünü vurgulamıştır. Halk Bankası’nda çalışan sanıkların artık kamu görevlisi olarak sayılamayacakları, dolayısıyla görevi ihmal suçunun oluşamayacağına karar verilmiştir. (Yargıtay 4. CD., E. 2009/7629, K. 2011/8081, T. 08.06.2011)

Fiilin Sistematik Olarak Gerçekleştirilmesi

İşkence fiilinin sistematik olması, belli bir süreç içinde uygulanmaya devam eden hareketlerden oluştuğunu ifade etmektedir. Bu süreçte yapılan davranışlar farklılık gösterse de bütün olarak bakıldığında tek bir işkence suçu meydana getirmeye yöneliktir.

Örneğin, kamu görevlisi mağdurun kıyafetlerini tamamen çıkartarak vücuduna tazyikli su sıkmıştır. Ardından da mağduru dövdüğü olayda devam eden hareketlerle işlenmiş bir işkence suçu meydana gelmiştir.

Somut olayda; jandarma görevlisi olan sanık, bir suç nedeniyle yakaladığı kişiye önce suçunu söyletmek amacıyla tokat atmıştır. Ardından Jandarma karakolunda falakaya yatırarak ayaklarının altına copla vurmuştur. Yargıtay, sistematik olarak işlenen bu davranışların işkence suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2013/15223, K. 2014/7817, T. 26.3.2014)

Yargıtay ani bir hareketle gerçekleşen tek eylemin işkence suçunu oluşturmayacağı kanaatindedir.

Olayda polisten kaçan kişi tel örgülere takılıp düşer. Sanık polis memuru, kişinin yanına gelerek batın bölgesine bir tekme atar. Mağdur, dalağının ağır derecede hasar gördüğünü ve alındığını iddia eder. Yargıtay sanığın fiilinin sistematik ve sürekli olmaması dolayısıyla işkencenin değil kasten yaralamanın oluştuğuna karar vermiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2016/12186, K. 2017/12375, T. 6.11.2017)

Fiilin İnsan Onuruyla Bağdaşmayan Nitelikte Olması

Bir kimseyi istemediği bir müdahaleye maruz bırakmak, iradesi dışında hareket etmeye zorlamak insan onuruna aykırı olarak nitelendirilir.

Yargıtaya konu bir olayda sanık, mağdura oda hapsi cezası verdikten sonra elbiselerini çıkartarak çıplak vaziyette şınav çektirmiş, hortumla ıslatmış ve kafasını masaya vurmak suretiyle dövmüştür. Yargıtay bu olayda sistematik olarak gerçekleşen ve insan onuruyla bağdaşmayacak eylemlerin işkence suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2012/31460, K. 2013/6705, T. 27.2.2013)

İrade ve Algılama Yeteneğini Etkileyen Hareket

İşkence suçu, mağdurun irade ve algılama yeteneğini etkileyen davranışlarla gerçekleşebilir. Kamu görevlisinin yaptığı hareketlerle kişinin olayları algılaması ve bu doğrultuda davranışlarını yönlendirmesi zorlaşmışsa işkence suçu oluşacaktır.

Örneğin ifadesi alınacak mağdurun günler boyunca uykusuz ve aç bırakılması, tuvaleti taşmış nezarethanede tutulması, korkutulması irade ve algısını bozabilecek hareketlerdendir.

Olayda sanık G, ifadesi alınan mağdurların üzerinde hipnoz yöntemini denemiştir. Gece boyunca mağdurların yakın mesafeden gözlerine bakıp sorular sormuş ve onları ayakta tutarak uyumalarını engellemiştir. Diğer sanık A.Z, suçu itiraf ettirmek için onları oda hapsinde tutmuş ve aç bırakmıştır. Yargıtay, irade ve algılama yeteneğinin etkilenmesi suretiyle işkence suçunun oluştuğuna karar ermiştir.(Yargıtay 8. CD., E. 2012/29994, K. 2012/38227, T. 13.12.2012)

Bedensel veya Ruhsal Yönden Acı Veren Hareket

Mağdurun maddi ve manevi olarak vücut bütünlüğünü bozmaya yönelik kasıtlı yapılan hareketler işkence suçunu oluşturur. Hareketin acı verici nitelikte olması işkence suçunun oluşması için aranan kriterdir. Somut olayda mağdurun canının acıyıp acımadığına bakılmaz.

Örneğin mağdurun yüzüne tükürülmesi, yakınları ile tehdit edilmesi, gözlerinin bağlanması mağdurda ruhsal yönden acıya neden olmaktadır. Buna karşın, mağdurun darp edilmesi, üzerinde sigara söndürülmesi, yemek yemesine engel olunması bedenen acı duymasına sebep olur. Her iki durumda da yapılan fiiller işkence suçunu oluşturacaktır.

İşkence suçuyla ilgili bir Yargıtay kararında, sanıkların joplar ile mağdura vurması, kelepçeleyerek araca aldıktan sonra yol boyunca darp etmeleri ve hakaret etme fiilleri işkence suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2013/7707, K. 2014/5504, T. 06.03.2014)

Mağdurun Aşağılanmasına Neden Olan Hareket

Sanığın aşağılayıcı hareketlerde bulunmasıyla mağdur hor görülür, küçük düşürülür ve büyük oranda utanç duyar. Aşağılayıcı davranışlar, bir kişinin itibarını ve onurunu yok sayan, onu değersizleştirmeye yönelik hareketlerdir. Bu davranışların belli bir ağırlığa ulaşmasıyla işkence suçu oluşur.

Örneğin bir kimsenin çıplak bırakılması, vücuduna uygunsuz hareketler yapılması, sürekli küfredilmesi onun aşağılanmasına neden olur.

Yargıtaya konu bir olayda, gözaltına alınan mağdur, sanık polis memurları tarafından çırılçıplak soyularak darp edilmiş, tehdit ve hakaretlere maruz kalmıştır.. Yargıtay burada işkence suçundan verilen hükmü onamıştır. (Yargıtay 8. CD., E. 2013/16972, K. 2014/3087, T. 13.2.2014)

İşkence Suçu Cezası

İşkence suçu cezası 3 yıl – 12 yıl aralığında hapis cezasıdır.

İşkence suçunda verilecek ceza oranının belirlenmesinde, somut olayın durumuna göre hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır. Hakim cezanın miktarını belirlerken suçun işlendiği zamanı, yeri, işleniş şeklini ve meydana getirdiği zararın boyutlarını göz önünde bulundurur.

İşkence Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Halleri ve Cezaları

İşkence suçunun cezayı artıran nitelikli, kanunda sayılan durumlar ve neticeler söz konusu olduğunda faile verilen ceza miktarında artırım yapılan hallerdir. Söz konusu durumlar, Türk Ceza Kanunu m.94 ve m.95 hükümlerinde düzenlenmektedir.

TCK 94:

“(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

TCK 95:

“(1) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”

Fiilin; Çocuğa veya Beden ve Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Kişiye Uygulanması

İşkence suçu çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumdaki kişiye karşı işlenirse 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir.

Fiilin çocuğa karşı işlenmesi, 18 yaşını doldurmamış kişilere karşı işlenmesini ifade etmektedir. İşkence çocuklar üzerinde daha kolay işleneceği ve onlar üzerinde daha derin etkiler bırakacağı için ceza ağırlaştırılacaktır.

Örneğin cezaevi gardiyanları veya askeri kuvvet komutanlarının emri altındaki çocukları aç bırakmak, dövmek, vücutlarına elektrik vermek, uykudan mahrum etmek gibi fiilleri işkence suçunu oluşturacaktır.

Yargıtaya konu bir olayda, 16-17 yaşlarında, gözaltına alınan öğrenci mağdurlara yapılan sorguda suçlarını söyletmek için işkence yapılmıştır. Yargıtay, mağdurların henüz çocuk olmalarından dolayı sanık polis memurlarına verilecek cezanın ağırlaştırılarak uygulanacağını belirtmiştir. (Yargıtay CGK., E. 1999/109, E. 1999/164, T. 15.06.1999)

Beden ve ruh bakımından savunmasızlık hali, kişinin kendisine karşı uygulanacak hareketlere karşı koyamaması durumudur.

Örneğin işkence suçunun ileri yaşta birine, akıl hastalığı bulunan kişiye veya felçli birine karşı işlenmesi halidir. Ayrıca kişi alkol, uyuşturucu madde, uyku hali veya narkoz etkisindeyken işkence yapılması durumunda bu ağırlaştırıcı sebep uygulanır.

Gebelik Durumunda Suçun İşlenmesi

Gebe bir kadına karşı işkence suçunu işleyen kişiye 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir. Nitelikli halin uygulanabilmesi için failin, işkence suçunu işlediği esnada kadının gebe olduğunu bilmesi gerekir.

Suçu gebe bir kadına karşı işlenmesi sonucunda mağdurun çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olan failin cezası yarı oranında artırılır. Erken doğum olup olmadığı gebelik sürecindeki koşullar dikkate alınarak hazırlanan hekim raporu ile tespit edilir.

İşkence suçunun gebe bir kadına karşı işlenmesi durumunda, mağdurun çocuğu bu eylem yüzünden düşerse sanığın cezası bir kat artırılır. Failin mağdura uyguladığı fiillerdeki kastı işkence suçuna yönelik olmalıdır. Eğer mağdurun çocuğunu öldürmek amacıyla hareket edilirse işkence değil çocuk düşürtme suçu oluşur.

Örneğin cezaevindeki gardiyanın mahkum bir kadına hamile olduğunu bilerek işkence uygulaması durumunda verilen cezada artırım yapılacaktır.

Yargıtay, failin ağırlaşmış cezadan yargılanması için mağdur kadının gebe olduğunu bilerek fiili işlemesi gerektiğini belirtmiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2019/18455, K. 2020/2360, T. 10.2.2020)

Suçun Avukata veya Diğer Kamu Görevlilerine Karşı İşlenmesi

İşkence suçu, avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına hükmedilir.

Avukatın görevi dolayısıyla kolluk kuvvetleri ile yakın teması bulunmaktadır. Müvekkilini temsil ettiği işlemlerde örneğin ifade alınması sırasında işkence eylemleriyle karşılaşma ihtimali vardır. Bu sebeple işkence suçunun avukata karşı işlenmesi durumunda daha ağır cezaya hükmedilecektir.

Bir somut olayda, sanıklar okul müdürü ve müdür yardımcısı, aynı okulda görev yapan öğretmen hakkında uygunsuz dedikodular çıkartmışlardır. İdareci olan sanıklar mağdura karşı birçok asılsız idari soruşturma açmış ve zorla görev yerini değiştirmişlerdir. Yargıtay burada kamu görevlisine işkence hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2014/18, K. 2015/22948, T. 19.10.2015)

Suçun Cinsel Taciz Suretiyle Gerçekleştirilmesi

Cinsel taciz, mağdurun rızası dışında cinsel özgürlüğü hedef alınarak bedensel temasta bulunmadan rahatsızlık verilmesidir. İşkence cinsel tacizde bulunmak suretiyle gerçekleşmişse 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir.

Yargıtay ilgili kararında cinsel ilişki teklifi, cinsel içerikli şaka, organ gösterme, müstehcen el kol hareketlerinin cinsel taciz suçunu oluşturduğunu ifade etmiştir. Bu hareketler, mağduru zorla cinselliğe katlanmaya sevk etmektedir. (Yargıtay 9. CD., E. 2021/23076, K. 2021/9962, T. 14.12.2021)

Örneğin işkence esnasında fail kamu görevlisinin, mağdura yönelik cinsel imalarda bulunulması, zorla müstehcen görüntülerin izlettirilmesi de bu kapsamdadır.

Organlarda Zedelenmeye Sebep Olması

Mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması halinde faile verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Örneğin işkence fiili sonucu böbrek, akciğer, kalp gibi organların çalışmalarının sürekli zayıflaması halinde nitelikli hal oluşur. Bu bağlamda mağdura kalp pili, protez gibi yapay cihazların takılması sonucu fonksiyonların yerine getirilmeye devam etmesi bu nitelikli halin uygulanmasına engel değildir.

Yargıtay, mağdurun safra kesesinin alınması sonucu organlarından birinin işlevini yitirdiği için cezada artırım yapılmasına karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2016/8682, K. 2017/3845, T. 3.4.2017)

İşkence suçu mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevini yitirmesine yol açarsa failin cezası bir kat artırılarak uygulanır.

Vücutta iki tane bulunan örneğin göz, kulak gibi organlardan birinin işkence sonucu fonksiyonunu yitirmesi halinde yine ağırlaştırılmış ceza verilecektir. Adli Tıp Kurumu Rehberine göre duyu veya organlarda meydana gelen bozulma oranının %50’nin üzerinde olması durumunda artık işlevini yitirdiği kabul edilir.

Mağdura yapılan işkence sonucu çocuk yapma yeteneği kaybederse verilecek ceza bir kat artırılır.

Örneğin uterus, testis veya ovaryumlar gibi üremeye yardımcı organlara yönelik darbelerle mağdur çocuk yapma yeteneğini sürekli olarak kaybedebilir. Çocuk yapma yeteneğinin geçici kaybı halinde ağırlaştırıcı neden uygulanmaz.

Yüzde Değişikliğe Yol Açılması

İşkence fiilinin mağdurun yüzünde sabit ize neden olması halinde ceza yarı oranında artırılır.

Yüzde sabit iz varlığından söz edilebilmesi için işkence fiili sonucunda oluşan iz, kişinin yüzüne bakıldığında direk fark edilecek nitelikte olmalıdır. Ancak oluşan izin mağdurun sakalı veya saçı tarafından kapatılması sabit iz dolayısıyla nitelikli halin uygulanmasına engel olmaz.

Fiilin mağdurun yüzünde sürekli değişikliğe neden olması halinde verilecek cezada bir kat artırıma gidilir.

İşkence suçunun mağdurun yüzünde sürekli değişikliğe yol açması, mağdurun tanınmaz hale gelmesini ifade eder. Fiil sonucu kişinin yüzünün doğal görünümü bozulmalıdır. Meydana gelen değişikliğin sürekli olması ve kolay bir tıbbi müdahale ile eski haline döndürülememesi gerekir.

Örneğin işkence sırasında mağdurun kulağının koparılması veya yüzüne kezzap fırlatılması sonucu verilecek ceza nitelikli hal uygulanarak bir kat artırılır.

Olayda mağdurun kulak kepçesinin bir kısmı ısırılarak kopartılmıştır. Yargıtay bu fiilin mağdurun yüzünde sabit bir iz mi yoksa sürekli değişik mi oluşturduğu hususunun Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre belirlenmesine karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2015/4942, K. 2015/15787, T. 5.5.2015)

Konuşmadaki Sürekli Zorluk Oluşturma

İşkence suçu, mağdurun konuşmasında devamlı bir güçlük yaşamasına yol açarsa verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Örneğin işkence sonucu failde sürekli bir kekemelik oluştuysa, ömrü boyunca artık açık ve anlaşılır konuşamayacaksa nitelikli hal uygulanır.

Fiil, mağdurun konuşma yeteneğinin kaybolmasına neden olursa cezanın bir kat artırılması söz konusu olur.

Örneğin işkence esnasında uygulanan eylemler sonucu mağdurun ses tellerinin ve dilinin işlevini kaybetmesi durumu konuşma yeteneği kaybına yol açar. Bu sonuçların doğmasına neden olan işkence suçu faili, ağırlaştırıcı halden sorumlu olur.

Yargıtay kararında mağdurda ortaya çıkan konuşma bozukluğunun yaşadığı travma sonucu mu yoksa alkol bağımlılığından mı kaynaklandığı kesin bir şekilde saptanarak cezada artırımın ona göre uygulanacağı vurgulanmıştır. (Yargıtay 3. CD., E. 2013/22949, K. 2014/8471, T. 3.3.2014)

Fiilin Kişinin Yaşamını Tehlikeye Sokması

İşkence suçu, mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanmasına veya bitkisel hayata girmesine sebep olursa mağdura verilecek ceza bir kat artırılır.

İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde faile 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir. Bu aralıkta verilecek cezasının tespiti kemik kırığının mağdurun günlük hayatına, vücut fonksiyonlarına etkisi baz alınarak yapılır.

Somut olayda, gözaltına alınan mağdur polis memuru tarafından şiddete maruz kalmıştır. Memurun bu davranışları mağdurun diz kapağının kırılmasına ve beyin kanaması geçirmesine sebebiyet vermiştir. Yargıtay, sanığın eyleminin bir bütün halinde işkence suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2014/1233, K. 2014/15738, T. 19.6.2014)

İşkence suçunun işlenmesi sonucu mağdur ölürse faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

Yargıtaya konu bir olayda, sanık jandarma komutanları, altın buldukları ihbar olunan kişileri altınların yerini söyletmek maksadıyla 13 gün boyunca sorguya çekmişlerdir. Bu süreçte onlara elektrik vermiş, dövmüş, kafalarını suya sokarak havasız bırakmışlar ve içine çok miktarda tuz koydukları sulu bulamacı zorla yedirip ölmelerine sebep olmuşlardır. Üç sanık da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. (Yargıtay CGK., E. 1983/8-64, K. 1983/156, T. 04.04.1983)

İşkence Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, failin suç işlemek için harekete geçmesi ancak elinde olmayan sebeplerle sonucu elde edememesidir.  Bu kapsamda, işkence suçuna teşebbüs mümkündür.

Failin işkenceyi oluşturan hareketlere başlaması sonrası eylemlerinin engellenmesi durumunda işkence suçu teşebbüs aşamasında kalır. Suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

Örneğin polis memuru, mağduru falakaya yatırmak için hazırlamıştır. Ancak daha vurma eylemine başlamadan memurun yakalanması durumunda fiil teşebbüs aşamasında kalmıştır.

İştirak, suçun birden fazla kişi ile anlaşma ve işbirliği içerisinde işlenmesidir. İştirak halinde suçun işlenmesine katılanlar da cezalandırılır. Bu kapsamda, işkence suçunda iştirak mümkündür. 

Suçun oluşturan fiilleri birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri fail olarak cezalandırılır. Bununla birlikte, başkasını suç işlemeye azmettiren ve suçun işlenmesine yardım edenler de iştirak kapsamında cezalandırılır. 

Sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen suçlarda, bu suçun işlenişine katılanlar kural olarak azmettiren ya da yardım eden olarak cezalandırılır. Ancak TCK m.94/4’te işkence suçunda iştirak eden kişilerin de fail kamu görevlisi gibi cezalandırılacağına hükmedilmiştir.

Olayda üç polis memuru gözlem odasına girmek istemeyen kişiyi darp etmiş ardından onu kameranın olmadığı koridora alarak dövmüşlerdir. Eylemler sürekli ve sistematik bir şekilde işlenmiştir. O esnada polislerin amiri olayı görmüş, memurları önleme görevi bulunmasına rağmen müdahale etmemiştir. Yargıtay, amirin ve polis memurlarının iştirak halinde işkence suçunu oluşturduklarına karar vermiştir. (Yargıtay 8. CD., E. 2016/5680, K. 2017/3721, T. 5.4.2017)

İçtima, failin yaptığı tek bir fiile birden fazla suçu ihlal etmesidir. İçtima halinde fail, bu suçlardan en ağır olanı ile cezalandırılır. Bu kapsamda, işkence suçunda içtima hükümlerinin uygulanması mümkündür.

Örneğin, kamu görevlisi mağdura sövme ve küfür etme şeklinde işkence uyguladığı durumda TCK m.125 hakaret suçu değil TCK m.94 işkence suçu uygulanacaktır. 

Suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da içtima suçu oluşur. Faile bu suçlardan dolayı tek ceza verilir ve cezada artırım yapılır. Ancak işkence suçu kişilik haklarına yönelmiş bir suç olduğundan bu içtima hükmü işkence suçu bakımından uygulanmayacaktır.

Örneğin olayda 5 kişiye aynı anda işkence suçu uygulanmıştır. Burada fail sayısınca yani beş farklı işkence suçu oluştuğu kabul edilir.

İşkence Suçu ve Cezası

İşkence Suçunun Soruşturma Aşaması

İşkence suçunun soruşturma aşaması, savcılığın suç şüphesini öğrenmesinden başlayarak iddianamenin mahkemece kabulüne kadar geçen evredir. Soruşturma aşamasında suça ilişkin tüm deliller toplanır ve koruma altına alınır. Bu kapsamda, işkence suçunun soruşturma aşamaları şunlardır:

  • Şikayet-İhbar
  • Gözaltı
  • Delillerin Toplanması
  • İfade ve Sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli Kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet-İhbar

Şikayet; suçtan zarar gören kişinin, failin cezalandırılması isteğini yetkili mercilere bildirmesidir. İhbar, suçun, fail veya suçla ilgisi olmayan üçüncü kişiler tarafından yetkili makamlara bildirilmesidir.

İşkence suçu şikayete tabi bir suç değildir. Dolayısıyla, mağdur şikayetini geri alsa dahi, işkence suçunun soruşturma prosedürleri yahut yargılama süreci devam edecektir.

Savcılık herhangi bir bildirime gerek olmaksızın suçu öğrendiğinde soruşturma sürecini kendiliğinden başlatır. Şikayet ve ihbar, suçun zamanaşımı süresi geçmemek şartıyla her zaman savcılığa ya da polise yapılabilir. Bunun yanında valiliğe, kaymakamlığa ve mahkemeye de ihbar yapılabilir.

Gözaltı

Gözaltı, yakalama kararı ya da fiili yakalama sonrası ele geçirilen failin geçici olarak alıkonulmasıdır. Gözaltı kararını Cumhuriyet savcısı verir. Bu kapsamda gözaltına alma şartları şunlardır:

  • Gözaltına alma tedbirinin soruşturma açısından zorunlu olması
  • Kişinin suç işlediğini gösteren somut delillerin olması

Bu kapsamda, işkence suçunu işleyenlerin yukarıdaki şartların mevcudiyeti halinde gözaltına alınması mümkündür.

Gözaltı süresi yakalama anından itibaren 24 saattir. Ancak bu süreye failin, yakalama yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için en fazla 12 saate kadar yol süresi de eklenebilir. Yol süresi ayrıca hesaplanır ve 24 saatlik çekirdek sürenin üzerine eklenir. 

Kişi hakkında verilen gözaltı kararına karşı itiraz edilebilir. Gözaltı kararına veya gözaltı süresinin uzatılmasına itiraz; şüpheli, müdafisi, eşi, birinci derece ve ikinci derecede olan kan hısımları ( anne, baba, çocuk, kardeş, büyük anne, büyük baba) tarafından yapılabilir.

Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı vermesinin hemen ardından sulh ceza hakimliğine sunulan dilekçeyle itiraz yapılabilir. Sulh ceza hakimliği itiraz hakkında 24 saat içinde karar verir. Hakim serbest bırakma kararı verirse bu karar derhal uygulanır.

Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişinin yeniden yakalanabilmesi için iki şart aranır. İlk şart, fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmesidir. İkinci şart ise Cumhuriyet savcısının kararı olmalıdır.

Delillerin Toplanması

Delil toplanması; suçun oluşup oluşmadığı hususunda kanaat oluşturmaya yarayan ispat araçlarının ortaya koyulmasıdır. Bu kapsamda delillerin toplanması Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturmanın her aşamasında yapılır. Ardından toplanan deliller muhafaza altına alınır.

Soruşturma yapılırken sadece aleyhe deliller toplanmaz. Savcı şüphelinin hem lehine hem de aleyhine olacak tüm delilleri toplar. Soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında şüpheli veya sanık delillerin toplanması talebini ileri sürebilir.

Hukuka aykırı delil, hukuk ve ceza yargılamalarında Anayasaya, kanunlara, temel hak ve özgürlüklere aykırı bir biçimde elde edilmiş delildir. Hukuka aykırı görülen deliller hükme esas alınamazlar. Savcı iddianamede hukuka aykırı delile dayanamaz, hakim de bu delillere dayanarak hüküm veremez.

Yargıtaya konu olan olayda, bilgisayarlarda arama yapılacağına dair karar olmadığı halde işyerinde yapılan arama sonucu el koyulan hard diskler ve CD’lerin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hükme esas alınamayacağına karar verilmiştir. (Yargıtay 19. CD., E. 2015/2092, K. 2015/1175, T. 6.5.2015)

İfade ve Sorgu

İfade, soruşturma aşamasında şüphelinin polis ya da savcı tarafından suçla ilgili beyanlarının dinlenmesidir. Sorgu ise şüpheli veya sanığın hâkim tarafından dinlenilmesidir.

İşkence suçu dolayısıyla şüpheliye davetiye gönderilerek ifade vermeye polis merkezine, jandarmaya ya savcılığa çağrılır. Davetiyede kişinin neden çağrıldığı açıklanır, gelmemesi halinde zorla getirileceği bildirilir.

İfade aşamasında ilk olarak şüphelinin kimliği saptanır. Ardından şüpheliye yüklenen suç anlatılır. Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve ifade sırasında yanında hazır bulunabileceği hatırlatılır. Eğer bir müdafi seçecek durumda değilse baro tarafından kendisine müdafi görevlendirilir. Susma hakkını kullanabileceği söylenir, kendi aleyhine ve lehine olabilecek konuları açıklamasına imkan verilir.

Soruşturma aşamasında ifadesi alınan şüphelinin beyanları tutanağa bağlanır. Tutanakta ifade sırasında hazır bulunanların ismi, ifadenin alındığı yer ve tarih bulunur. Son olarak tutanaktaki hususlar şüpheli ve avukatı tarafından okunup imzalanır. Eğer imzadan çekinirlerse imzadan çekinme nedenleri de tutanağa yazılır.

İfade ve sorgu sırasında şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, işkence veya tehdit gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Hukuka aykırı olarak yapılan ifade ve sorguya ilişkin tutanak da yargılama aşamasında delil olarak kullanılamayacaktır.

İfade ve sorgunun ispat ve delil işlevi bulunmaktadır. Bu yüzden ifadenin hukuki bilgi ve deneyimi olan biri eşliğinde verilmesi yararlı olacaktır. Aksi halde şüphelinin ifadesinin aleyhinde delil olarak değerlendirilmesi gündeme gelebilir. Bu sonuçların meydana gelmemesi için alanında uzman ceza avukatına danışmasında faydalı vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma; mağdur ve failin kabul etmeleri hâlinde, tarafsız bir üçüncü kişinin yardımıyla, suç dolayısıyla ortaya çıkan uyuşmazlığın çözülmesi sürecidir. Bu kapsamda, işkence suçunda uzlaşma mümkün değildir. 

Adli Kontrol

Adli kontrol, şüpheli veya sanığa bazı yükümlülüklerin uygulandığı tutuklamanın alternatifi olan daha hafif koruma tedbiridir. Adli kontrol şartları şunlardır:

  • Şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesi olmalıdır.
  • Dosyada somut deliller mevcut bulunmalıdır.
  • Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır. Tutuklama nedenleri; şüpheli veya sanığın kaçma, delilleri karartma ya da tanık veya mağdura baskı yapma şüphesidir.
  • Somut durumda adli kontrol tedbiri uygulaması tutuklamaya göre daha ölçülü olmalıdır.

İşkence suçunda kişi hakkında adli kontrol verilmesi mümkündür. Bu bağlamda kişi hakkında; yurt dışına çıkmamak, hakim tarafından belirlenen yerlere düzenli başvuruda bulunmak, elektronik kelepçe kullanmak gibi tedbirler uygulanabilir. İşkence suçunda adli kontrol süresi en çok 3 yıl olmakla birlikte, gerektiği hallerde 3 yıl daha uzatılabilir.

Failin yükümlülüklerine uymaması durumunda hakim adli kontrol tedbirinin tutukluluğa çevrilmesine karar verebilir.

Adli kontrol kararına itiraz, kararın tebliğinden veya yüz yüze verilmesinden itibaren 7 gün içinde yapılır. İtiraz, kararı veren hâkimliğin yargı çevresi içerisinde görev yaptığı asliye ceza mahkemesine yapılır. Şüphelinin kendisi, avukatı ya da eşi adli kontrol kararına itiraz edebilir.

Tutukluluk

Tutukluluk, suç işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunan kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı geçici koruma tedbiridir. Bu bağlamda, bir kimse hakkında tutukluluk kararı verilebilmesi için aranan şartlar şunlardır:

  • Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtların bulunması gerekir.
  • Bir tutuklama nedeninin bulunması gerekir. Tutuklama nedenleri, şüpheli veya sanığın kaçma, delilleri karartma ya da tanık veya mağdura baskı yapma şüphesidir.
  • Cezanın üst sınırı 2 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiriyorsa tutuklama kararı verilebilir. Sadece adli para cezası gerektiren hallerde verilemez.
  • Tutuklama kararı verilmesi ölçülü olmalıdır. İstenilen amaca adli kontrol tedbiri ile ulaşılıyorsa tutuklama kararı verilemez.

Bazı suçlar kanunda özel olarak sayılmış olup bu suçlardan birisi işlendiğinde tutuklama nedeninin kendiliğinden oluştuğu kabul edilir. İşkence suçu da o suçlardan biri olduğundan hakim diğer şartların da varlığı halinde tutuklama kararı verebilir.

İşkence suçunda soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplam 2 yıllık tutukluluk süresi bulunmaktadır. Bu süreler yetmezse tutukluluk süresi uzatılabilir. Uzatılmış süre ve esas sürenin toplamı 5 yılı geçemez.

Tutuklama kararı, 12 yaşını doldurmamış çocuklar için verilemez. 12 ile 15 yaş arasındaki çocuklarda tutuklama yapılması cezanın üst sınırına göre değerlendirilir. Üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren suçlarda 15 yaşını doldurmayan çocuklar için tutuklama kararı verilemez.

İşkence suçu dolayısıyla verilen tutuklama kararına şüpheli, müdafisi, birinci ve ikinci dereceden kan hısımları (anne, baba, çocuk, nine, dede) karar tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebilir. İtiraz, kararı veren hâkimliğin yargı çevresi içerisinde görev yapan asliye ceza mahkemesine  yazılı bir dilekçe ile yapılır. 

İşkence Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

İşkence suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
  • Savcı, toplanan deliller sonucu iddianameyi düzenleyerek kamu davası açabilir. 

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, ihbar ya da şikayet konusu olayın suç oluşturmadığının araştırma gerektirmeksizin açıkça anlaşıldığı durumlarda savcılık tarafından verilen karardır.

Savcılığa yapılan ihbar soyut ve genel bir nitelik taşıyorsa savcıda somut bir suç oluştuğuna dair şüphe oluşmayacaktır. Bu halde savcı soruşturma başlatmaksızın soruşturmaya yer olmadığı kararı verir.

Örneğin Türkiye’deki polis merkezlerinde işkence yapılıyor ihbarı çok genel ve soyut kaldığından savcının soruşturma başlatması imkansızdır.

Soruşturma yapılmasına yer olmadığı kararına karşı, SYOK kararını veren savcılığın yargı çevresinde bulunduğu sulh ceza hakimliğine kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilir.

İşkence suçu için soruşturmaya yer olmadığı kararı verilirse, kişi hakkında soruşturma başlatılmadığı için, kendisine şüpheli sıfatı verilemez.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı temelde iki durumda verilir:

  • Soruşturma sonucunda kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi
  • Suçun kovuşturma olanağının bulunmaması halleri

Savcı bu durumlarda kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK) verir. Suçun kovuşturma olanağının bulunmaması; suçun unsurları ya da muhakeme şartlarının eksikliğinde söz konusu olur. Muhakeme şartlarına örnekler şunlardır:

  • İzin
  • Şikayet
  • Akıl hastalığı
  • Yaş küçüklüğü
  • Dava zamanaşımı
  • Önödeme
  • Uzlaştırma
  • Ceza ehliyeti

İşkence suçu için yapılan soruşturma sonucunda, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirse, artık şüpheli sıfatı da ortadan kalkar. Aynı olaydan ötürü yeni delil ortaya çıkmadığı sürece tekrar soruşturma başlatılamaz.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde KYOK kararını veren savcılığın yargı çevresindeki sulh ceza hakimliğine itiraz edilebilir.

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, Cumhuriyet savcısının soruşturma sonunda yeterli şüphe oluşturacak somut delillere ulaşmasıyla yazılı belge düzenlemesidir. Böylelikle, savcı iddianameyi mahkemeye sunarak kamu davasını açmış olur. 

İddianamenin kabulüyle soruşturma aşaması sona erer ve kovuşturma aşaması başlar. Bundan sonra şüpheli, sanık sıfatını alır.

İşkence Suçunun Savunması

İşkence suçunun savunulması, dava konusu hakkındaki beyanların yazılı ya da sözlü olarak failin kendisi veya avukatı aracılığıyla ileri sürülmesidir. Bu kapsamda, işkence suçunun savunması için öne sürülebilecek hususlara örnekler şunlardır:

  • Suça sebep olan fiilin kamu görevlisi tarafından ve kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlenmediği,
  • Mağdurun onurunu zedeleyecek herhangi bir eylemin bulunmadığı,
  • Fillerin tek seferlik olduğu ve süreklilik bulunmadığı,
  • Yargılamada kullanılan delillerin hukuki aykırı yollarla elde edildiği,
  • Aleyhe delillerin çürütülmesi gerektiği,,
  • Masumiyet karinesinin göz ardı edildiği iddiası,
  • Delillerin ispat gücünün tartışılması,
  • Suç unsurlarının ve vasfının yanlış değerlendirildiği iddiası,
  • Suçun oluşturan şartların sağlanmaması.

Savunma yargılamanın en temel noktalarından birisidir. Kişi, haklarını savunma yaparak koruyabilecektir. Ancak yapılan savunmada, savunma sebepleri usulüne uygun şekilde gösterilmelidir. Kişi lehine delillerin, sürelerin doğru tespit edilip ileri sürülmesi gerekir. Bu nedenle alanında uzman bir ceza hukuku avukatına danışılması faydalı olacaktır.

İşkence Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

İşkence suçunda ceza yargılaması aşaması, savcının hazırladığı iddianamenin kabul edilmesiyle başlayan mahkeme sürecidir. Böylece kovuşturma aşamasına geçilmiş olur.

İşkence suçunda ceza yargılaması aşamasında kovuşturma, şu evrelerden oluşur:

  • Duruşma hazırlığı evresi
  • Duruşma evresi
  • Delillerin tartışılması ve karar evresi
  • Kanun yolları (itiraz yolları evresidir)

Duruşma Hazırlığı Evresi 

Duruşma hazırlığı evresi, mahkemenin iddianameyi kabul etmesinden duruşmalar başlayana kadar geçen süreçtir. Bundan sonra suçun faili, şüpheli değil sanık olarak adlandırılacaktır.

Mahkeme iddianameyi kabul ettikten sonra duruşma gününü belirler. Duruşma günü, duruşmada hazır bulunması gereken kişilere bildirilir. Sanığa iddianame ile birlikte çağrı kağıdı gönderilir. Çağrı kağıdında duruşma günü belirtilir ve sanığın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması halinde zorla getirileceği yazılır. Eğer sanığın müdafisi varsa ya da zorunlu müdafi atanmışsa duruşma günü müdafiye bildirilir.

Duruşma Evresi

Duruşma evresi; sanık, müdafii, tanık veya bilirkişi gibi duruşmada hazır bulunanların tespit edilmesiyle başlar. Mahkeme başkanı iddianamenin kabulü kararını okuyarak duruşmanın başladığını açıklar. Sonrasında sanığın kimliği saptanır, iddianamedeki suçlamanın niteliği sanığa anlatılır. Sanık hazır olduğunda sorgusu yapılır ve olaya ilişkin savunması dinlenir. 

Suçun mağduru duruşmaya geldiyse onun beyanları dinlenir ve davaya katılmak isteyip istemediği sorulur. Sanık müdafii ve mağdurun vekili olaya ilişkin hukuki açıklamalarını mahkemeye sunabilir. Ayrıca sanığa, suçtan zarar görene, tanığa ya da bilirkişiye doğrudan soru sorabilirler. Ardından karar vermeye elverişli tüm deliller ortaya konulur.

Delillerin Tartışılması ve Karar Evresi

Mahkeme toplanan delilleri değerlendirir ve tartışmaya açar. Taraflar delillere ilişkin beyanlarını sunar. Ardından Cumhuriyet savcısı dosyanın esasına ilişkin mütalaasını verir. Sanığa ve avukatına mütalaaya karşı savunmalarını sunmak için süre verilir. Mütalaaya savunmalar alındıktan sonra karar evresine geçilir. Karar verilmeden sanığa son sözü sorulur ve hakimin hüküm vermesiyle ceza yargılaması son bulur.

İşkence Suçunda Zamanaşımı 

İşkence suçunda zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Suçun öğrenildiği herhangi bir tarihte soruşturma başlatılacaktır.

İşkence Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

İşkence suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat,
  • CYOK,
  • Mahkûmiyet,
  • Adli Para Cezasına Çevirme,
  • HAGB,
  • Cezanın Ertelenmesi,
  • Davanın Düşmesi. 

Beraat

Beraat, yapılan yargılama sonucunda sanığın suçsuz bulunduğuna ilişkin verilen karardır. İşkence suçunda sanık hakkında beraat kararı şu hallerde verilir: 

  • Yüklenen fiilin unsurlarının oluşmaması
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmemesi,
  • Suç sanık tarafından işlenmiş olmasına rağmen olayda hukuka uygunluk nedeni bulunması.

Örneğin işkence suçundan yargılanan sanığın, suçu kendisinin işlemediği ortaya çıkarsa mahkeme beraat kararı verebilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, fiil suç teşkil etmeye devam etmesine rağmen failde bulunan belli sebepler dolayısıyla faile ceza verilmemesi karardır. İşkence suçunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı, şu sebepler dolayısıyla verilebilir:

  • Yaş küçüklüğü,
  • Akıl hastalığı,
  • Sağır ve dilsizlik hali,
  • Zorunluluk hali
  • Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması halleri, CYOK verilmesi nedenlerindendir.

Suçtan zarar gören kişi, CYOK kararının kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 15 gün içinde savcılığın yargı çevresinde bulunduğu sulh ceza mahkemesine itirazını yapabilir.

Mahkumiyet

Mahkumiyet, sanığın üstüne atılan suçu işlediği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlandığında mahkemenin verdiği hükümdür. Mahkûmiyet ifadesi, sanığa hapis cezası ya da adli para cezası verildiği anlamına gelir. Dolayısıyla sanığın üzerine atılı suçu işlediği tespit edilirse, işkence suçundan dolayı hakkında mahkumiyet kararı verilecektir.

Tekerrür, bir suçtan dolayı ceza alan failin belli bir süre içinde yeniden suç işlemesidir. Sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanırsa işlediği ikinci suçta daha ağır uygulamalarla karşılaşır. Faile verilen hapis cezası 5 yılın üzerindeyse 5 yıl, 5 yıl ve altındaysa 3 yıl boyunca tekerrür hükümleri geçerli olur.

Tekerrür sonucunda kişiye daha ağır infaz kuralları uygulanır. Böylece hükümlü cezaevinde daha fazla süre kalır. Eğer işlenen ikinci suçta adli para cezası veya hapis cezası öngörülüyorsa, hapis cezasına karar verilir. İkinci suç infaz edildikten sonra da denetimli serbestlik hükümleri uygulanır.

İyi hal indirimi, ceza yargılaması sonunda verilen cezanın kişiye özgü sebeplerle indirilmesidir. Bu sebepler, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, cezanın geleceğine etkisi ve yargılama sırasındaki tutum ve davranışlarıdır. İşkence suçunda iyi hal durumunda cezanın altıda biri oranında indirim yapılabilir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, belli şartların sağlanması halinde hapis cezası yerine adli para cezasına karar verilmesidir. Adli para cezasına çevirmenin söz konusu olabilmesi için verilen hapis cezasının bir yılın altında olması gibi belli başlı şartlar bulunmaktadır. İşkence suçu kanunda yer alan şartları sağlamadığından, bu suçta verilen hapis cezası adli para cezasına çevrilemez.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında verilecek hükmün belli bir süre sonuç doğurmaması ve şartlara uyulduğu takdirde cezanın ortadan kaldırılmasıdır. Bu bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için şu şartlar gereklidir: 

  • 2 yıl ve daha az hapis veya adli para cezasına karar verilmiş olmalıdır,
  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suç dolayısıyla kesinleşmiş mahkumiyeti olmamalıdır,
  • İşlenen suç nedeniyle doğan zararın giderilmesi gereklidir,
  • Mahkemede sanığın tekrar suç işlemeyeceği kanaati oluşmalıdır.

Mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verirse verilen ceza infaz edilmez. Ancak sanık 5 yıl denetim altında tutulur. Denetim sürecinde sanığın belli yerlere gitmesinin yasaklanması, mesleki eğitim programlarına devam etmesi şeklinde yükümlülükleri olur. Sanık bu süreçte yükümlülüklerini yerine getirmezse veya yeni bir suç işlerse geri bırakılan mahkumiyet cezası infaz edilir.

İşkence suçunda yargılama sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilemez.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, hükümlünün belli bir süre denetim altında tutularak cezanın cezaevi dışında infaz edilmesi anlamına gelmektedir. Hapis cezasının ertelenmesi, hükmedilen hapis cezasının infazının belli bir süre şartlı olarak ertelenmesi halidir. Eğer fail bu sürede yeni bir suç işlemezse önceki suçu da işlenmemiş sayılır.

Cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için şartlar aranır:

  • Hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya daha az süreli olmalıdır,
  • Mahkum daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 2 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olmalıdır,
  • Mahkumun yeniden suç işlemeyeceği konusunda mahkemede kanaat oluşması gerekir,
  • Erteleme mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın giderilmesi şartına bağlanabilir.

Kanunda hapis cezası ertelenen fail için 1 yıldan 3 yıla kadar denetim süresi öngörülmüştür. Denetim süresi mahkum olunan cezadan az olamaz. Denetim süresini yükümlülüklerine uygun geçiren mahkum, hapis cezasını tamamlamış gibi sayılır. Hükümlünün adli siciline suç kaydı işlenir. Cezası ertelenen mahkum, eğer denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlerse erteleme kararı geri alınır ve hapis cezası uygulanır.

İşkence suçunda cezanın ertelenmesi kararı verilemez.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi; kanunda belirtilen düşme hallerin varlığı halinde veya kovuşturma olanağının bulunmadığı hallerde verilir. 

Kanunda belirtilen düşme sebepleri şunlardır:

  • Sanığın ölümü
  • Af
  • Dava zamanaşımı süresinin dolması
  • Şikayete tabi suçlarda şikâyetten vazgeçme
  • Önödeme 

Ayrıca muhakeme şartlarının (şikayet, izin, akıl sağlığı gibi) yokluğu halinde kovuşturma olanağı kalmadığından düşme kararı verilir.

İşkence Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

İlk derece mahkemesinin verdiği karara karşı istinaf mahkemesinde itiraz edilebilir. Kararının tebliği veya mahkemede sözlü olarak bildirilmesinden itibaren 7 gün içerisinde istinafa başvurulur. İstinaf mercii, Bölge Adliye Mahkemesidir.  

İstinaf mahkemesinin bozma dışında verdiği kararlara karşı Yargıtay’a başvuru yapılabilir. Yargıtaya başvurular, istinaf mahkemesi kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde yapılır.

İstinafa başvurulamayacak mahkumiyet kararları şöyledir:

  • Mahkumiyet kararının 3000 TL veya daha az adli para cezasını içermesi
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı

İlk derece mahkemesinin verdiği 5 yılın altındaki hapis cezalarına karşı istinaf başvurusu yapılabilir. Ancak burada bölge adliye mahkemesince verilen kararlar kesinleşecektir. Bu karara itiraz için Yargıtay’a başvurulamayacaktır.

İşkence suçunda ilk derece mahkemesinin 5 yılın üstünde hapis cezası verdiği durumlarda istinafa başvurulabilir. İstinaf mahkemesi başvuruyu esastan reddederse bu halde Yargıtay’a başvuru yapılabilir.

Sonuç

İşkence suçu, bir kamu görevlisinin insanın haysiyetiyle bağdaşmayan, ruh ve bedeni üzerinde acı çektiren eylemleri bir kimseye belli bir süre boyunca uygulamasıdır. Bir kişi aleyhine işkence suçu nedeniyle işlem başlatıldıysa yapılacak savunmalar önem taşımaktadır. Aksi halde daha ağır tedbir ve cezalara hükmedilmesi durumuyla karşılaşılabilir. Bu nedenle sürecin bir ceza hukuku avukatıyla takip edilmesinde yarar vardır.

Telefonla Sor