Kasten Yaralama Suçu ve Cezası
Kasten yaralama suçu, failin kasıtlı olarak gerçekleştirdiği bir davranışla başkasının vücuduna acı vermesi, sağlığını ya da algılama yeteneğini bozmasıdır. Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 86 ila 88. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu suçu işleyen kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Kasten yaralama suçu ile kişinin vücut bütünlüğü ve beden dokunulmazlığı hakkı korunmaya çalışılmaktadır.
İçindekiler
Kasten Yaralama Suçu Nedir?
Kasten yaralama suçu, bir kimsenin fiziki anlamda beden bütünlüğüne ve ruh sağlığına yönelik kasıtlı olarak gerçekleştirilen saldırılardır. Kasten yaralama suçu, TCK m. 86’da düzenlenmiştir.
TCK 86:
“Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kasten Yaralama Suçu Nasıl Oluşur?
Kasten yaralama suçu, başka bir kimsenin vücuduna acı verecek, sağlığı veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olacak bir eylemin kasıtlı olarak işlenmesiyle oluşur.
Yaralama eylemi; bir kimsenin bedeni üzerinde gerçekleştirilen şiddet hareketleri veya kişinin psikolojisini hedef alan eylemlerdir. Vurma, iteleme, sürükleme, dövme gibi hareketler ile mağduru korkutarak sinirsel bir hastalığa uğramasına veya kasten soğukta bırakarak hasta olmasına neden olacak eylemler kasten yaralama suçuna örnektir.
Olayda sanık müziğin sesini kısması için ikaz edilmiştir. Sesi kısmaması üzerine sanık ile mağdur arasında bir tartışma yaşanmıştır. Sanık kafa atmak suretiyle mağdurun kemiğinin kırılmasına neden olmuştur. Yargıtay, kasten yaralama suçundan kurulan hükmü onamıştır. (Yargıtay 3. CD., E. 2020/4882, K. 2020/6376, T. 10.6.2020)
Suçun meydana gelmesi için suça ilişkin fiillerin bilerek ve isteyerek yapılması ve sayılan neticelerden en az birinin ortaya çıkması gerekmektedir. Failin bilerek ve isteyerek meydana getirmediği yaralamalarda, şartların oluşması halinde taksirle yaralama söz konusu olabilir. Konuya ilişkin detaylı bilgi, “Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası” başlıklı makalede yer almaktadır.
Failin hareketinin kasten yaralama suçunu oluşturması için aşağıdaki sonuçlardan bir veya birkaçını doğurması gerekir:
Vücuda acı verilmesi, mağdurun bedeninde duyduğu az veya çok yoğunluktaki maddi acıyı ifade eder.
Örneğin yumrukla veya sopayla kişinin vücuduna fiziksel şiddet uygulanması bu kapsamdadır. Ancak mağdurun yakasından tutulması, saçının kesilmesi gibi davranışlar fiziksel bir acıya sebebiyet vermediği için kasten yaralama suçunu oluşturmaz. Bu fiillerin psikolojik olarak mağdurun sağlığını bozması durumu ayrıca değerlendirilir.
Olayda, sanığın mağduru kasten yaralamak amacıyla yumruk salladığı ancak isabet ettiremediği ve suçun teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmıştır. Yargıtay, mağdurun yakasından tutulması ve silkelenmesi şeklindeki eylemlerin kasten yaralama suçunu oluşturmayacağına karar vermiştir. Tamamlanmış kasten yaralama suçundan kurulan hükmü bozmuştur. (Yargıtay 18. CD., E. 2015/9312, K. 2015/7018, T. 8.10.2015)
Fail, mağdurun vücuduna fiziksel olarak temas etmeksizin acı verebilir. Örneğin, failin bilerek ve isteyerek çıkardığı çok yüksek bir gürültü mağdurun kulaklarında hasara neden olması halinde fiziksel temas olmaksızın bir yaralama fiili gerçekleştirilmiş olur.
Sağlığın bozulması, bireyin fiziksel ve psikolojik yönden iyilik durumunun kötüye gitmesi halidir. Bu neticenin oluşması için ortaya çıkan durumun mağdurda acı meydana getirmesi aranmaz. Başkasına bilerek ve isteyerek kalıcı bir virüs bulaştırılması, sağlığı bozma haline örnek teşkil eder.
Algılama yeteneğinin bozulması, kişinin bir şeye dikkatini vererek onu idrak edebilme, düşünme ve sonuç çıkarma yeteneğinin bozulmasıdır. Algılama yeteneğinin bozulması durumu tıbbi olarak akıl hastalığına ulaşmayan haller için de geçerlidir.
Örneğin uyuşturucu vermek, korkutmak, hipnotize etmek, bayıltmak gibi davranışlarla mağdurun algılama yeteneği bozulabilir.
Kasten Yaralama Suçu Cezası
Kasten yaralama suçunun cezası, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
Kasten yaralama suçunda somut ceza, olayın özellikleri çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda tespit edilir. Bu kapsamda, yaralama eylemi sonucu verilen acının yoğunluğu, suçun işlendiği yer ve zaman, suçta kullanılan araç, failin geçmişi, mağdurun sıfatı gibi hususlara bakılarak alt sınır veya üst sınıra yaklaşılarak ceza belirlenir.
Kasten Yaralama Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Halleri ve Cezaları
Kasten yaralama suçunun cezayı artıran nitelikli halleri; suç fiilinin belli araçlarla işlenmesi, failin özellikleri, mağdurun sıfatı veya yaralanmanın boyutu gibi nedenlerle faile verilecek cezanın belli oranda artırılması öngören durumlardır. Söz konusu nitelikli haller Türk Ceza Kanunu m. 86 ve m. 87 hükümlerinde düzenlenmektedir.
TCK 86:
“(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.”
TCK 87:
“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Suçun Üstsoya, Altsoya, Eşe, Boşandığı Eşe veya Kardeşe Karşı İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Üstsoy-altsoy hısımlığı; anne, baba, çocuk, büyükanne, büyükbaba ve torunlar arasındaki bağdır. Damat, gelin, evlatlık gibi ilişkilerde arada kan hısımlığı bulunmadığından onlara karşı işlenecek kasten yaralama suçu bu kapsamda değerlendirilmez.
Olayda sanık, mağdurun alt soyuna mensup olmayıp evlatlığı olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay, sanığın mağdura karşı işlediği kasten yaralama suçunun TCK m. 86/3 hükmü kapsamındaki nitelikli hali oluşturmadığına ve cezada artırım yapılmayacağına karar vermiştir. (Yargıtay 2. CD., E. 2010/3772, K. 2010/21999, T. 1.7.2010)
Kasten yaralama suçunun eşe karşı işlenmesi durumunda nitelikli halin uygulanabilmesi için suç anında evliliğin hukuken devam edip etmemesi önemli değildir. Failin boşandığı eşini bilerek ve isteyerek yaralaması halinde nitelikli halden cezası ağırlaştırılır.
Yaralamanın kardeşe karşı işlenmesi durumunda nitelikli halin oluşması için anne veya baba bir kardeşlik ilişkisi olması yeterlidir. Ayrıca kardeşlerin evlilik birliği içinde doğmuş olmaları da önemli değildir. Failin yaraladığı kişinin kardeşi olduğunu bilmesi ve bu eylemi isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Suçun Beden ve Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Kişiye Karşı İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak bir kişiye karşı işlenmesi durumunda faile verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Beden ve ruh bakımından kendini savunamama hali; ileri yaş veya yaş küçüklüğü, hastalık hali, akıl zayıflığı, ruhsal ve fiziksel güçsüzlük, sağır ve dilsizlik, uyuşturucu madde etkisi gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
Olay tarihinde henüz 6 yaşında olan Abdülkerim, beden bakımından kendini savunamayacak durumdadır. Yargıtay, sanık Fatma’nın mağdura karşı işlediği kasten yaralama eyleminin TCK m. 86/3 hükmü kapsamında değerlendirileceğini ve şikayete tabi olmadığını belirtmiştir. Yargıtay, şikayetten vazgeçme sebebiyle verilen düşme kararını bozmuştur. (Yargıtay 2. CD., E. 2008/1918, K. 2008/8792, T. 15.5.2008)
Savunmasızlık halinin ortaya çıkmasında mağdurun kusurunun bulunup bulunmaması önemli değildir. Ancak mağdur, kendini savunamayacak hale fail tarafından düşürülmüşse bu nitelikli hal uygulanamayacaktır.
Örneğin, mağdura ilaç verip bayıltan fail sonra onu yaralarsa bu nitelikli hal söz konusu olmaz.
Suçun Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi
Kasten yaralama suçu; kamu görevlisi olan mağdura karşı, yerine getirdiği kamu görevi sebebiyle işlenirse ceza yarı oranında artırılır. Yaralama fiili, kamu görevinin yapıldığı esnada gerçekleşebileceği gibi görev haricinde de gerçekleşebilir.
Örneğin hacze gelen icra memurunun belgeleri hazırlarken dövülmesi bu nitelikli hal kapsamındadır.
Kamu görevi sona ermiş mağdur, görevi sırasında gerçekleştirdiği eylemler dolayısıyla kasten yaralama suçuna maruz kalırsa faile verilecek ceza ağırlaştırılır.
Örneğin emekli bir hakimin görevi sırasında vermiş olduğu bir mahkumiyet kararı nedeniyle o kararın muhatabı tarafından kasıtlı olarak yaralanması olayında bu nitelikli hal gerçekleşmiş olur.
Olayda sanık, sosyal yardımlaşma fonundan bakım parası alabilmek için muhtardan belge talep etmiştir. Muhtar yaptığı araştırma sonucunda talebi uygun görmeyerek reddetmiştir. Bunun üzerine aralarında çıkan tartışmada sanık, muhtara tokat atmıştır. Yargıtay, kasten yaralama suçunun mağdurun yerine getirdiği kamu görevi sebebiyle işlendiğini belirterek nitelikli halin uygulanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2014/12094, K. 2014/25459, T. 24.6.2014)
Kamu Görevlisinin Sahip Olduğı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle Suçun İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda faile verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Kamusal faaliyetin yürütülmesine atama, seçilme veya herhangi bir yolla katılan kişi kamu görevlisi olarak adlandırılmaktadır. Kişinin bu görevinden dolayı sahip olduğu otorite kasten yaralama suçunu işlemesini kolaylaştıracağından daha ağır ceza öngörülmüştür.
Örneğin, olayda polis olan sanıklar, ihbar üzerine gittikleri olay yerinde babası ile tartışan ve alkollü olan mağduru karakola getirmişlerdir. Kelepçe taktıkları mağdura karakolda tekmeyle vurmuşlardır. Yargıtay, sanıkların bu eylemleri görevleri sırasında sahip bulundukları nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle işlediklerine ve TCK m. 86/3 uyarınca nitelikli halin oluştuğuna karar vermiştir. (Yargıtay 4. CD., E. 2014/29999, K. 2015/817, T. 12.01.2015)
Suçun Silahla İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi halinde faile verilecek ceza yarı oranında artırılır. Fiilen saldırı ve savunmada kullanmaya elverişli olan kesici, delici, yaralayıcı özelliğe sahip araçlar silah olarak kabul edilmektedir. Bir aletin silah olarak kabul edilmesinde katı, sıvı veya gaz olması yahut mekanik veya kimyasal olması önemsizdir.
Türk Ceza Kanunu’nda silah olarak sayılmış aletler şunlardır:
- Ateşli silahlar,
- Patlayıcı maddeler,
- Saldırı ve savunmada kullanılmak için yapılmış her türlü kesici delici veya bereleyici aletler,
- Saldırı veya savunmaya yönelik üretilmiş olmasa da fiilen bu kapsamda kullanılmaya elverişli olan aletler,
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, zehirleyici maddeler ile sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif veya kimyasal maddeler silah olarak anlaşılır.
Örneğin, olayda pastaneye malzeme getiren sanık ile pastane sahibi arasında tartışma çıkmıştır. Pastane sahibinin direktifleri karşısında sinirlenen sanık kamyonetten aldığı demir boru ile mağdurun vücuduna vurmuştur. Yargıtay, demir borunun silah olarak kabul edilmesine ve silahla kasten yaralamadan hüküm kurulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2013/6211, K. 2014/1182, T. 03.03.2014)
Suçun Canavarca Hisle İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi halinde faile verilecek ceza bir kat artırılır.
Canavarca his; toplumun geniş tepkisini çeken, tehlikeli ve vahşi bir kötülük eğilimi sergileyen psikolojik güdü olarak tanımlanabilir. Canavarca hisle yaralamada, sırf karşıdakinin acı çekmesinden zevk duymak için yaralama söz konusudur.
Örneğin; mağdurun yüzüne kezzap atılması, bıçakla birden fazla darbe uygulanması, mağdurun burun kulak gibi organlarının kesilmesi durumunda yaralama vahşi duygularla gerçekleştirilmektedir.
Örneğin, olay günü sanık ile mağdur şiddetli bir şekilde tartışmaya başlamıştır. Tartışmaya evin dışında devam ettikleri sırada sanık, bahçede bulunan pet şişedeki benzini mağdurun kafasından aşağı dökmüş ve kibriti yakarak mağduru ateşe vermiştir. Ardından sanık olay yerini terk etmiştir. Yargıtay eylemin canavarca hisle işlendiğine karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2013/2231, K. 2013/5375, T. 01.10.2013)
Fiilin Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Yahut İşlevini Yitirmesine Neden Olması
Kasten yaralama suçunun duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması halinde faile verilecek ceza bir kat artırılır.
Duyu, insanların dış dünyayı algılamasını sağlayan görme, koklama gibi yeteneklerdir. Organ ise belli görevleri yerine getiren göğüs kafesi, dişler, böbrek gibi vücut bölümleridir.
İşlev zayıflamasından cezanın artırılması için bu zayıflığın belli bir süre devam etmesi gerekir. Vücutta çift olan organlardan birinin zarar görmesi bu nitelikli halin uygulanabilmesi için yeterlidir. Duyu ve organlardaki zayıflığın gözlük, protez, takma diş gibi cihazlar yardımıyla giderilmesi, nitelikli halin olaya uygulanmasına engel teşkil etmez.
Kasten yaralama suçu mağdurun duyu ve organlarından birinin işlevini yitirmesine neden olması halinde failin cezası iki kat artırılır. Adli Tıp Kılavuzunda bir organdaki fonksiyonel bozukluk, o organın anatomik yapısına göre %50’nin üzerinde ise işlevin yitirilmesi olarak değerlendirilir. Yargıtay da kararlarında bu oranı dikkate almaktadır.
Örneğin, olay günü mağdur köyde giderken aralarında husumet bulunan sanıklarla karşılaşmıştır. Sanık Osman mağdurun kollarını tutmuş sanık Mustafa ise taşla gözüne vurmuştur. Adli Tıptan alınan raporda mağdurun sol gözünde görme kaybı olduğu belirtilmiştir. Yargıtay bir organın işlevini yitirmesine neden olan sanıkların eylemlerinin iştirak hükümleri kapsamında cezalandırılmasına karar vermiştir. (Yargıtay CGK., E. 1999/183, K. 1999/250, T. 02.11.1999)
Suçun Mağdurun Konuşmasında Sürekli Zorluğa Yahut Konuşma veya Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olması
Kasten yaralama suçu, mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olması halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Konuşmada sürekli zorluk, failin yaralama eyleminden sonra mağdurun konuşma yeteneğinde meydana gelen olumsuz değişikliklerdir. Bu durumda mağdur önceki haline kıyasla sözel iletişimini sağlıklı bir şekilde kuramamaktadır. Failin cezasının ağırlaştırılması için mağdurun konuşma zorluğu süreklilik göstermelidir.
Örneğin kekeleme, anlaşılır şekilde konuşamama, ses çıkaramama, akıcı konuşamama halleri söylenebilir.
Kasten yaralama suçu, mağdurun konuşma yeteneğinin kaybolmasına neden olursa faile verilecek ceza iki kat artırılır.
Konuşma yeteneği kaybı; kişinin ses tellerinde, ağız boşluğunda veya beyninde meydana gelen bozukluk sebebiyle konuştuklarının anlaşılamaması veya hiç konuşamamasıdır. Mağdurun bir cihaz vasıtasıyla konuşabilmesi cezanın ağırlaştırılmasına engel değildir.
Aralarında husumet bulunan tarafların kavga etmesi sonucunda mağdur, korku ve anksiyeteye bağlı olarak travma geçirmiştir. Olay sonrası mağdurun konuşma güçlüğü yaşadığı tespit edilmiştir. Yargıtay, bu durumun konuşma kaybı mı yoksa konuşmada sürekli zorluk mu oluşturduğunun Adli Tıp Kurumu’ndan alınacak rapordan sonra tayin edilmesine karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2018/6436, K. 2019/2228, T. 06.02.2019)
Kasten yaralama suçu, mağdurun çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına neden olursa failin cezası iki kat artırılır.
Mağdur aldığı yara sonucunda, doğal yollarla çocuk yapabilme yeteneğini kaybederse bu nitelikli hal söz konusu olur. Adli Tıp Kılavuzunda bu durumun uterus, overyumlar ve testisler gibi üreme organlarında meydana gelen yaralanmalar sebebiyle olabileceği belirtilmiştir.
Suçun Mağdurun Yüzünde Sabit İze Yahut Yüzünde Sürekli Değişikliğe Neden Olması
Kasten yaralama suçu mağdurun yüzünde sabit ize neden olursa faile verilecek ceza bir kat artırılır.
Yüz, boyun ve kulaklar dahil olmak üzere başın ön kısmını ifade eder. Sabit iz ise yaralama sonucu kişinin yüzünde oluşan sürekli değişikliklerdir. Ancak bu değişiklikler mağduru eskiden tanıyanların onu ayırt etmesinde herhangi bir duraksama yaratmaz. Sabit izin varlığının kabulü için 1-2 metrelik diyalog mesafesinden ilk bakışta fark edilir olması gerekir.
Olağan tedaviyle giderilebilen veya kısa sürede iyileşen yaralanmalar sabit iz olarak kabul edilmez. Adli tıp uygulamalarında bir yaranın sabit iz niteliğinde olup olmadığının tespiti için en az 6 ay beklenmektedir, gerekli hallerde bu süre uzamaktadır. Yargıtay konuyla ilgili kararında bu süreye uyulması gerektiğini kabul etmektedir. (Yargıtay 3. CD., E. 2007/7415, K. 2010/6492, T. 07.04.2010)
DİKKAT: Yüzde oluşan izin estetik ameliyatla geçebilecek nitelikte olması ya da sakal, bıyık bırakılarak saklanabilme imkanının varlığı ağırlaştırıcı sebebin uygulanmasına engel değildir.
Kasten yaralama suçunun mağdurun yüzünde sürekli değişikliğe neden olması halinde failin cezası iki kat artırılır. Kişinin yüzünde meydana gelen iz, onu eskiden tanıyanların artık onu tanımakta zorlanmalarına yol açacaksa bu durumda yüzde sürekli değişiklik olduğu kabul edilir.
Örneğin mağdurun yüzüne kezzap atılması sonucu yüzünde meydana gelen yanık, yüzde sürekli değişiklik kapsamındadır. Bu durumun estetik ameliyatla giderilebilir olması suçun ağırlaştırılmasına engel teşkil etmez.
Suçun Mağdurun Yaşamını Tehlikeye Sokan Bir Duruma Neden Olması
Kasten yaralama suçu, mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olursa faile verilecek ceza bir kat artırılır.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için yaşamı tehlikeye giren mağdur, kendi direnciyle veya tıbbi müdahale sayesinde hayatta kalması gerekmektedir. Hangi tür yaralanmaların yaşamı tehlikeye sokacak duruma yol açacağı Adli Tıp Kılavuzunda sayılmıştır.
Yaşamı tehlikeye sokan durumun ne kadar sürdüğü önem taşımamaktadır. Durumun mevcut olması cezanın artırılması için yeterlidir.
Olayda sanık, eline kalaşnikof marka silahı alarak mağdura ateş etmiştir. Kasıtlı yapılan bu eylem sonucunda mağdurdaki yaralanma, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuştur. Yargıtay, sanığın cezasının TCK m. 87/1-d hükmü gereğince bir kat artırılmasına karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2019/17102, K. 2020/703, T. 14.01.2020)
Suçun Gebe Bir Kadına Karşı İşlenmesiyle Çocuğun Vaktinden Önce Doğmasına Yahut Çocuğun Düşmesine Neden Olunması
Kasten yaralama suçunun gebe bir kadına karşı işlenmesiyle çocuğun tıbben belirlenen süreden önce doğmasına neden olunması halinde faile verilecek ceza bir kat artırılır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için çocuğun canlı doğmuş olması ve yaşama yeteneğine sahip olması gereklidir.
Suç tarihinde sanık ile mağdur evlidir. Olay günü aralarında çıkan tartışmada sanık, 8 aylık hamile eşini kapıya sert bir şekilde çarpmış, yumruk ve tekme atmıştır. Yaralanan mağdurun vücudunda morluk ve şişlikler oluşmuş, alınan darbeler nedeniyle de vaktinden erken doğum yapmıştır. Yargıtay, sanık hakkında ağırlaştırıcı sebebin uygulanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2022/10937, K. 2023/7878, T. 13.12.2023)
Kasten yaralama suçunun gebe kadına karşı işlenmesiyle çocuğun düşmesine neden olunursa ceza iki kat artırılır. Çocuğun düşmesi, ceninin anne karnında canlılığını yitirmesi ve rahimden çıktığında yaşama kabiliyetinin olmamasıdır.
Her iki durumda da faili nitelikli kasten yaralamadan sorumlu tutabilmek için mağdurun gebe olduğunu bilmesi gerekmektedir.
Olayda sanık eşinin hamile olduğunu bilmesine rağmen aralarında çıkan tartışmada yumruk ve tekme atarak mağduru yaralamıştır. Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda alınan darbelerin çocuğun düşmesine neden olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, sanığın nitelikli kasten yaralamadan cezalandırılmasına karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2021/2453, K. 2021/7136, T. 19.04.2021)
Suçun Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa veya Bitkisel Hayata Girmesine Neden Olması
Kasten yaralama suçu mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine neden olursa faile verilecek ceza iki kat artırılır. Ceza TCK m. 86 hükmünün birinci fıkrasına giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
İyileşme olanağı bulunmayan hastalık; mevcut tıbbi verilere göre kişide geri dönülemez ve ömür boyu sürecek durumlar yaratan olgulardır. Yaralama fiilinin iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa yol açtığı hususu suç anındaki olanaklara ve tıbbi verilere göre tespit edilir.
Örneğin kısmi felç, kalp yetmezliği, AIDS gibi hastalıklar iyileşmesi olanağı bulunmayan hastalık kapsamdadır.
Bitkisel hayat; beynin bilinç, konuşma, dikkat gibi görevlerini yerine getiren üst merkezinin işlevini yitirmesidir. Kişi bitkisel hayata girdiğinde beynin sindirim, dolaşım, solunum gibi sistemleri çalıştığı için vücut fonksiyonları devam etmektedir. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu’nun vereceği rapora dayanarak kasten yaralama suçu sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi durumunu karara bağlar.
Beyin ölümü durumunun aksine bitkisel hayata giren kişinin düşük bir ihtimal de olsa iyileşerek normale dönebilme ihtimali vardır. Dolayısıyla bitkisel hayata girmiş kişinin tıbben öldüğü kabul edilmez, hukuki kişiliği devam eder.
Trafikte seyir halinde olan sanık, aralarında husumet bulunan ve olay anında motor kullanan mağdura kasten arkadan çarpar. Mağdur çarpmanın etkisiyle hakimiyetini kaybeder ve şarampole yuvarlanır. Söz konusu yaralama eylemi sonucunda mağdur bitkisel hayata girer. Yargıtay sanık hakkında TCK m.87/2’de düzenli kasten yaralama fiilinin nitelikli halinin uygulanmasına karar verir. (Yargıtay 1. CD., E. 2009/779, K. 2011/8735, T. 30.12.2011)
Suçun Vücutta Kemik Kırılmasına veya Çıkığına Neden Olması
Kasten yaralama suçunun vücutta kemik kırığına veya çıkığına neden olması halinde faile verilecek ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarını ne ölçüde etkilediği dikkate alınarak yarısına kadar artırılır.
Yargıtay da kemik kırığı halinde verilecek cezanın Adli Tıp Kılavuzu’nda yer alan derecelendirme dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini kabul etmiştir.
Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif derece (1) ve ağır derece (6) şeklinde sınıflandırılmıştır. Mağdurun vücudundaki kemik kırığına ilişkin verilen adli raporda, bu kırığın hayat fonksiyonuna etkisinin hafif (1) olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, bu rapora rağmen sanığın cezasının üst orandan belirlenmesinin orantılılık ilkesine aykırı olduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2015/1580, K. 2015/15883, T. 05.05.2015)
Kasten Yaralama Sonucunda Mağdurun Ölmesi
Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana geldiğinde; failin kastı, yaralama suçunun m. 86/1’de düzenli temel halini işlemeye yönelik ise 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilir. Fail m. 86/3 hükmünde düzenli nitelikli hallerden birini işlerken ölüm meydana gelirse 12 yıldan 16 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Burada failin kastının hangi yönde olduğu cezanın belirlenmesi bakımından önem taşır. Fail yaralama kastıyla hareket etmeli ancak ölüm neticesi meydana gelmelidir. Yargıtay, kastın tespiti açısından belli ölçütleri sıralamıştır:
- Faille mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
- Olayda kullanılan aracın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
- Suç aletinin kullanış biçimi,
- Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,
- Darbelerin isabet ettiği bölgelerin hayati önemi,
- Olay sonrası failin mağdura yönelik davranışları,
- Failin eylemlerine kendiliğinden mi yoksa bir engel nedeniyle mi son verdiği.
Örneğin, olay günü işçi alacağı ile ilgili yaşanan tartışma sonrası işyeri sahibi Serkan G., işyerine hasar verip kaçmaya başladığı sırada eski işçisi Süleyman’ın arkasından bıçak fırlatmış ve onu yaralamıştır. Bu yaralamadan sonra Süleyman kurtarılamamış ve ölmüştür. Yargıtay, sanığın ölüm sonucunu istememiş olduğundan öldürme kastıyla değil yaralama kastıyla hareket ettiği kanaatine varmıştır. (Yargıtay CGK., E. 2006/347, K. 2007/19, T. 30.01.2007)
Kasten Yaralama Suçunun Cezayı Azaltan Nitelikli Halleri ve Cezaları
Kasten yaralama suçunun cezayı azaltan nitelikli halleri; fiilin haksızlık içeriğini azaltan özel durumların oluşmasıyla faile verilecek ceza miktarının indirilmesini öngören hallerdir. Söz konusu durumlar, Türk Ceza Kanunu m. 86 ve m.88 hükümlerinde düzenlenmektedir.
TCK 86:
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.
TCK 88:
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.
Basit Tıbbi Müdahale ile Giderilebilecek Ölçüde Kasten Yaralama Suçu
Kasten yaralama suçunun kişi üzerindeki etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif ise faile 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir. Ayrıca bu suçun soruşturulması ve kovuşturulabilmesi şikayete bağlı tutulmuştur. Böylelikle mağdura fail ile uzlaşma olanağı bırakılmıştır.
Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama; esaslı bir tıbbi müdahale gerektirmeyen, sağlık mesleği mensubu olmayanlar tarafından da iyileştirilebilecek yüzeysel yaralanmalardır. Yaranın basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği hazırlanan raporda belirtilir. Bu tespitin yapılmasında hekimler tarafından farklı algı ve uygulamaların önüne geçmek için bir rehber hazırlanmıştır.
Olayda mağdur, sanık tarafından kasten yaralanmıştır. Adli raporda tanımlanan yara izlerinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay bu durumun cezayı ortadan kaldırmadığına, verilecek cezanın hafifletilmesine yol açacağını vurgulamıştır. Sanık hakkında verilen beraat kararını bozmuştur. (Yargıtay 3. CD., E. 2014/29476, K. 2015/10954, T. 26.03.2015)
İhmali Davranışla İşlenen Kasten Yaralama Suçu
Kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi halinde faile verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilebilir. Suçun ihmali davranışla gerçekleştirilmesi hali zorunlu bir indirim sebebi değildir, hakimin takdirindedir. Neticeyi önleme yükümlülüğü bulunan failin, buna uymaması durumunda ihmali hareketle suç oluşacaktır.
İhmal; kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi halidir. Bu durumda da yaralama neticesi ortaya çıkmış olabilir. Faile ceza verilebilmesi için belli bir davranışın yerine getirilmesi konusunda ahlaki olarak soyut bir yükümlülük değil hukuki bir yükümlülüğün olması aranmaktadır.
Örneğin, bir sağlık kuruluşuna getirilen ve durumu acil olan hastaya müdahalede bulunmayan hekimin davranışı neticesinde hastada kalıcı hasar meydana gelirse ihmali davranışla işlenen kasten yaralama suçu oluşur. Başka bir örnekte ise eşi hasta olan koca, iyileşebilmesi için onu bir hekime götürmediği durumunda ihmali hareketle kasten yaralama suçu işlenmiş olur.
Olayda sanık, yaşı küçük mağduru arabasıyla ormanlık bir alana götürmüştür. Mevsimin kış olmasına ve orman yerleşim yerinden uzak olmasına rağmen mağduru savunmasız halde olay yerinde bırakmıştır. Mağdur ormanda donmak üzere iken tesadüfen olay yerine gelen avcılar tarafından kurtarılmıştır. Yargıtay, sanığın eyleminin ihmali davranışla kasten yaralama suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2019/2477, K. 2020/258, T. 03.02.2020)
Kasten Yaralama Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima
Teşebbüs, failin işlemeyi kastettiği bir suçun icrasına elverişli hareketlerle başlamasından sonra elinde olmayan sebeplerle suçu tamamlayamamasıdır.
Kasten yaralama suçuna teşebbüs mümkündür. Yaralama fiiline yönelen hareketler gerçekleştirildiği halde mağdurun vücuduna acı verilmesi, sağlığı veya algılama yeteneğinin bozulması neticelerinden biri ortaya çıkmazsa suç teşebbüs aşamasında kalmış olur.
Örneğin bir kişiye taş atmak, baltayı kaldırarak bir kimsenin üzerine saldırmak gibi hallerde isabet gerçekleşmezse kasten yaralama suçuna teşebbüs söz konusu olur. Teşebbüs halinde meydana gelen zararın ağırlığına göre faile verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. Ancak olayın sadece kovalamadan ibaret olduğu hallerde teşebbüs koşulları tam olarak oluşmamıştır.
Olayda aralarında husumet bulunan mağdur ile sanık yolda karşılaşmış ve birbirlerini yumruklarla yaralamışlardır. Yine olay sırasında sanık cebinden çıkardığı silahtan sayılan bıçağını alıp mağdur Yılmaz’a doğru sallamış ancak vuramamıştır. Yargıtay, eylemin silahla yaralamaya teşebbüs olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. (Yargıtay CGK., E. 2015/1206, K. 2020/31, T. 28.01.2020)
İştirak, doğası gereği tek kişi tarafından işlenebilecek bir suçun, aralarında anlaşan ve işbirliği yapan birden fazla kişi tarafından işlenmesidir. Suça ortak olan kişiler; suçun bizzat faili olabileceği gibi faile yardım eden yahut azmettiren de olabilir. Kasten yaralama suçu iştirak halinde işlenmeye elverişlidir. Suça ortaklarından her biri iştirak hükümleri kapsamında cezalandırılır.
Olayda failin, mağdur Aykut’u midesinde ve dalağında yaralanmaya sebep olacak şekilde tek bıçak darbesiyle yaraladığı ortaya çıkmıştır. Sanıklar Harun, Fatih ve Taner’in asıl faili kasten yaralama suçunu işlemeye teşvik ettiği anlaşılmıştır. Yargıtay, sanıkların yaptığı eylemlerin suça azmettirme niteliğinde olduğundan iştirak kapsamında cezalandırılmalarına karar vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2012/2159, K. 2013/7962, T. 19.12.2013)
İçtima, failin gerçekleştirdiği tek hareketle birden fazla suçu aynı anda ihlal etmesi halidir. Aynı olayda failin davranışı iki farklı nitelikli halin oluşmasına sebebiyet veriyorsa burada da içtima kuralları uygulanır. İçtima halinde iki suçun cezası karşılaştırılarak fail hakkında daha ağır olan ceza uygulanır.
Olayda sanık, eşine piknik tüpü pırlatmış ancak tüp mutfak kapısının camını kırarak odada oynayan çocuğa isabet etmiştir. Yaralama eylemi mağdurun kafa kemiğinin kırılmasına neden olmuştur. Ayrıca piknik tüpü, fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli olduğundan silah sayılmıştır. Yargıtay, ortaya çıkan sonuç cezaların birbiriyle karşılaştırılıp ağır cezadan hüküm kurulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 3. CD., E. 2006/11196, K. 2008/136, T. 23.01.2008)
Kasten Yaralama Suçunun Soruşturma Aşaması
Kasten yaralama suçunun soruşturma aşaması, yetkili makamların şikayet, ihbar veya başka bir şekilde suç işlendiğini öğrenmeleriyle başlar. Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen araştırma ve inceleme sonucu hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle soruşturma sona erer.
Bu kapsamda, kasten yaralama suçunun soruşturma aşamaları şunlardır:
- Şikayet-İhbar
- Gözaltı
- Delillerin Toplanması
- İfade ve Sorgu
- Uzlaşma
- Adli Kontrol
- Tutukluluk
Şikayet-İhbar
Şikayet ve ihbar, bir suç işlendiğinin yetkili makamlara bildirilmesidir. Kanun bazı suçların takibini şikayet şartına bağlarken bazıları hakkında savcılığın doğrudan soruşturma başlatabileceğini düzenlemiştir.
Savcılığın kendiliğinden soruşturabileceği suçlar ihbar yoluyla bildirilebilir. İhbar herkes tarafından yapılabilir ve bir süre sınırı bulunmamaktadır. Şikayet ise suçtan zarar gören tarafından 6 ay içinde yapılmalıdır.
Kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek hali şikayete tabidir. Basit yaralama suçunda şikayette bulunan kişi, hüküm kesinleşinceye kadar şikayetini geri çekebilir. Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçilirse savcı KYOK (kovuşturmaya yer olmadığı kararı) vererek dosyayı kapatır. Kovuşturma aşamasında şikayetin geri çekilmesi durumunda ise davanın düşmesine karar verilir.
Kasten yaralama suçunun temel hali ve nitelikli hallerinin işlenmesi halinde savcılık kendiliğinden soruşturma başlatır. Bu suçların işlendiğini gören herkes yetkili makamlara ihbarda bulunabilir.
DİKKAT: Olayda basit tıbbi müdahale ile birlikte cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hallerden biri de mevcutsa (suçun silahla işlenmesi vb.) soruşturma ve kovuşturma süreci kendiliğinden başlatılır. Böyle bir durumda şikayet şartı aranmaz.
Gözaltı
Gözaltı, yakalama kararıyla yahut fiili yakalama sonucu ele geçirilen şüphelinin belli soruşturma işlemlerine tabi tutulması için sınırlı süreliğine özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.
Gözaltı süresinde; şüphelinin ifadesinin alınması, teşhis işlemi, parmak izinin alınması gibi işlemler yapılır. Gözaltına alınan kişi, kolluk merkezlerindeki nezarethane adı verilen yerde tutulur. Gözaltı tedbirinin uygulanabilmesi için üç şart bulunmaktadır:
- Gözaltı kararı ancak soruşturma bakımından zorunlu olan hallerde verilebilir,
- Kişinin bir suç işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığı gereklidir,
- Gözaltı tedbiri ölçülü olmalıdır.
Gözaltı kararı ve bu sürenin uzatılmasına ilişkin kararlar, Cumhuriyet savcısı tarafından verilir. Kasten yaralama suçu gibi bireysel işlenen suçlarda gözaltı süresi, yakalanma anından itibaren 24 saattir. Şüphelinin yakalama yerine en yakın sulh ceza hakimliğine gönderilmesi için yol süresi en fazla 12 saate kadardır. Kasten yaralamayla ilgili soruşturmada bu süreler uzatılamaz.
Kişi özgürlüğüne müdahale teşkil eden gözaltı kararına karşı sulh ceza hakimliğine bir dilekçe sunularak itirazda bulunulabilir. İtiraz hakkı; yakalanan şüpheli kişi, şüphelinin avukatı, kanuni temsilcisi, eşi, birinci veya ikinci dereceden akrabaları (annesi, babası, kardeşi, çocuğu, torunu, büyükanne ve büyükbabası) tarafından kullanılabilir.
DİKKAT: Çocukların yakalanması ve gözaltına alınması hususunda kanun bazı özel ve sınırlı düzenlemeler getirmiştir. Buna göre fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış çocuklar ile 15 yaşını tamamlamayan sağır ve dilsizler hiçbir surette yakalanamaz ve gözaltına alınamaz.
Delillerin Toplanması
Delillerin toplanması, suç olayını aydınlatmaya yarayan somut ve hukuka uygun vasıtaların bir araya getirilmesidir.
Kasten yaralama suçunun ispatında kullanılabilecek delillere; sanık ve mağdur beyanları, hastane raporları, tanık beyanları, ses kayıtları, binaların güvenlik kameralarından veya mobese kayıtlarından elde edilen görüntüler örnek verilebilir.
Şüpheli/sanığın hem lehine hem de aleyhine deliller toplanır. Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, topladığı delilleri mahkemede tartışılmak üzere muhafaza altına alır. Şüpheli/sanık da her aşamada lehine delil toplanması talebini ileri sürebilir.
Suçun ispatında kullanılabilecek delillerin kişi hak ve hürriyetlerine, kanunlar ve Anayasaya uygun yollarla elde edilmiş olması gerekmektedir. Hukuka aykırı deliller, iddianameye konu alınamayacağı gibi mahkeme de bu delilleri hükme esas alamaz.
Örneğin, kasten yaralama suçunu işlediği iddia edilen sanık hakkında mağdur bilgisayar webcam kaydını delil olarak sunmuştur. Olayın geçtiği internet kafede kamera kaydı yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Sanığın sözleri ve davranışlarının gizli kamera kaydına alındığı anlaşılmıştır. Yargıtay, hukuka aykırı olduğu saptanan gizli kamera kaydının delil olarak kullanılmayacağına karar vermiştir. (Yargıtay 4. CD, E. 2007/11957, K. 2009/21077, T. 22.12.2009)
İfade ve Sorgu
İfade, soruşturma aşamasında suç isnat edilmiş kişinin Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri tarafından olayla ilgili dinlenmesidir. Sorgu ise şüpheli/sanığın yüklenen suçla ilgili beyanlarının soruşturmada veya kovuşturmada hakim tarafından dinlenmesidir.
Kasten yaralama suçunu işlediği iddia edilen şüpheliye davetiye gönderilerek kolluk birimlerinde gerçekleştirilecek ifadeye çağrılır. Şüpheliye gönderilen davetiyede isnat edilen suç ve geçerli mazereti bulunmayan şüphelinin zorla getirileceği açıklanır.
İfade veya sorgu işlemlerinin başlangıcında süpheli/sanığın kimlik tespiti yapılır ve ona yüklenmiş suç açıklanır. Olayla ilgili sorulara geçilmeden şüpheli/sanığa bu işlemler sırasında sahip olduğu haklar hatırlatılır. Bu haklar; müdafiden yararlanma hakkı, susma hakkı, yakınlarına haber verme hakkı ve lehine delil toplanmasını talep etme hakkıdır.
Olayda, sanığa yasal hakları hatırlatılmadan ifadesi alınmış ve bu ifade sırasında sanık suçu ikrar etmiştir. Yargıtay, yasal haklar hatırlatılmadan alınan ifadenin savunma hakkını kısıtladığını vurgulamış ve yapılan ikrarının dayanak olduğu mahkeme kararını bozmuştur. (Yargıtay 4. CD., E. 1997/6158, K. 1997/6123, T. 05.07.1997)
İfade ve sorgu esnasında ileri sürülen beyanlar şüpheli/sanığın özgür iradesine dayanmalıdır. Söz konusu bu işlemler yasak usuller uygulanarak yürütülürse bunlara ilişkin tutanak delil olarak kullanılmayacaktır. Yasak usuller, insan onurunu zedeleyen fiziksel ve ruhsal müdahaleler olarak ifade edilebilir. Yasak ifade ve sorgu yöntemlerinden bazıları şunlardır:
- Kötü muamelede bulunma,
- İşkence etme
- İlaç verme,
- Yorma, cebir veya şiddette bulunma,
- Aldatma, hukuka aykırı bir vaatte bulunma,
İfade ve sorgu sırasında şüpheli/sanığın beyanları, görevli katip tarafından aynen tutanağa geçirilir. İşlemler sona erdiğinde şüpheli ve avukatı tutanağı inceler ve altına imza atarlar. Ancak işlemler sırasında yasak yöntemlere başvurulmuşsa yahut tutanakta yazanlar gerçek beyanlarla örtüşmüyorsa imza atmaktan çekinilebilir. Böyle bir durumda çekinme halleri tutanağa yazılır.
İfade ve sorgu aracılığıyla suç isnat edilen kişi kendini savunma imkanı bulacaktır. Ancak şüpheli/sanığın ruhsal durumu sağlıklı bir şekilde kendini ifade etmesini engelleyebilir. Ayrıca hukuki bilgi ve deneyim eksikliği sebebiyle bu işlemler sırasında haklarını etkili bir şekilde kullanamayabilir. Bu nedenle sürecin alanında uzman ceza avukatıyla yürütülmesinde fayda vardır.
Uzlaşma
Uzlaşma, suçun mağduru ve suç isnat edilmiş kişinin kabul etmeleri halinde söz konusu uyuşmazlığın bağımsız bir uzlaştırmacı eşliğinde mahkeme dışında çözülmesi yoludur.
Uzlaşma yöntemiyle bir yandan mağdurun suçtan kaynaklanan zararının giderilmesi diğer taraftan da sanığın haklarının gözetilmesi hedeflenmektedir. Mahkemede yapılan yargılamaya kıyasla uzlaşma yöntemiyle daha kısa sürede uyuşmazlık sonuçlanmaktadır.
Kasten yaralama suçu bakımından uzlaşma; suçun etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olması halinde ve ihmali davranışla işlenen kasten yaralama suçunda söz konusudur. Kasten yaralama suçunun cezayı artıran nitelikli halleri mevzubahis ise uzlaşma yoluna gidilemez. Aynı olayda hem hafif yaralama hem de suçun nitelikli halleri bir aradaysa uzlaşma yöntemine başvurulamaz.
Sanığın işlediği iddia edilen kasten yaralama suçu, uzlaşma kapsamında kalmasına rağmen soruşturma aşamasında taraflara uzlaşma teklifinde bulunulmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay, tarafların uzlaşma hususunda beyanlarının alınıp sonuca göre sanığın hukuki durumunun tespit edilmesine karar vermiş ve sanık hakkında verilen hükmü bozmuştur. (Yargıtay 3. CD., E. 2014/38647, K. 2015/12985, T. 13.04.2015)
Cumhuriyet savcısı işlenen kasten yaralama suçunun uzlaşmaya tabi nitelikte olduğuna kanaat getirirse taraflara uzlaşma teklifinde bulunur. Suçun uzlaşma kapsamında olduğu yargılama aşamasında anlaşılırsa mahkeme uzlaşma hükümlerini uygulayabilir. Şüpheli/sanığa ve mağdura yapılan uzlaştırma teklifine 3 gün içinde cevap verilmelidir, eğer teklif cevapsız bırakılırsa reddedilmiş sayılır.
Taraflar uzlaşma teklifini kabul etmeleri üzerine savcı dosyaları uzlaştırmacıya teslim eder ve uzlaşma müzakerelerine başlanır. Müzakereler gizli yürütülür ve bu görüşmelerde ileri sürülen beyanlar herhangi bir soruşturmada ya da davada delil teşkil etmez. Uzlaştırma süreci 30 gün içerisinde sonlandırılır. Ancak bu süre savcı tarafından 2 defaya mahsus yirmişer gün uzatılabilir.
Tarafların uzlaşması sonucunda şüphelinin zararı bir defada giderilirse “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilerek soruşturma sonlandırılır. Eğer edimin yerine yetirilmesi takside bağlanmışsa “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı” verilir. Kovuşturma aşamasında uzlaşma yoluyla sanığın edimi yerine getirilirse “düşme kararı” verilir.
Adli Kontrol
Adli kontrol, kişiyi özgürlüğünden tamamen mahrum etmeden belli yükümlülüklere tabi olması suretiyle denetim ve gözetim altına alan tutuklamaya alternatif koruma tedbiridir.
Adli kontrol kararı verilebilmesi için öncelikle olayda tutuklamayı gerektirecek sebeplerden birisi mevcut olmalıdır. Şüpheli/sanığın delilleri karartacağı, mağdur veya tanığa baskı yapacağı yahut kaçacağına ilişkin şüpheleri doğrulayacak kuvvetli delillerin bulunması gereklidir. Hakimin adli kontrol kararı vermesi tutuklamaya kıyasla elverişli ve ölçülü olmalıdır.
Adli kontrol kapsamında belirlenebilecek yükümlülüklerden bazıları şunlardır:
- Yurt dışına çıkış yasağı,
- Mahkeme, karakol vb. yerlere düzenli olarak giderek imza atmak,
- Mesleki faaliyetlere ya da eğitim programlarına katılma yükümlülüğü,
- Taşıt kullanmaktan yasaklılık ve gerektiğinde sürücü belgesinin teslim edilmesi,
- Uyuşturucu veya alkol bağımlılığından kurtulmak için tedavi görmek,
- Silah bulundurmaktan yasaklılık veya sahip olunan silahları adli emanete teslim etmek.
Kasten yaralama suçundan yürütülen bir cezai süreçte hakim en fazla 2 yıl adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verebilir. Bu sürenin zorunlu hallerde 1 yıl daha uzatılması mümkündür. Şüpheli/sanık adli kontrol yükümlülüklerine uygun davranmaz ve yapılan uyarılara rağmen bunda ısrar ederse hakkında tutukluluk tedbirinin uygulanmasına karar verilir.
Adli kontrol kararı kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasına yol açtığı için bu karara karşı itiraz edilebilir. Adli kontrol kararına itiraz; şüpheli/sanığın kendisi, eşi veya avukatı tarafından kararı veren sulh ceza hakimliğine veya mahkemeye başvurularak yapılır. İtiraz süresi, adli kontrol kararının öğrenilmesinden itibaren 7 gündür.
Tutukluluk
Tutukluluk, suç işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunan kişinin özgürlüğünü kısıtlayan en ağır koruma tedbirdir.
Kasten yaralama suçu, tutuklama nedenlerini düzenleyen CMK m. 100 hükmünde sayılan katalog suçlardan birisidir. Bu nedenle kasten yaralama suçundan başlatılmış bir takipte tutuklama nedeni var sayılır. Bu suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesini bulunuyorsa ve adli kontrol kararına kıyasla tutuklama daha orantılı ise tutukluluk kararı verilir.
Kasten yaralama suçunda tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır, zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. Ancak kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi nitelikli halinde verilecek tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır, zorunlu hallerde 3 yıl daha uzatılabilir.
Kasten yaralama suçunu işlediği iddia edilen kişi hakkında verilmiş tutukluluk kararına karşı 7 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz; kararı veren merciye itiraz dilekçesi vermek suretiyle veya zabıt katibine beyanda bulunarak yapılır. Kasten yaralama suçu dolayısıyla verilmiş tutuklama kararına karşı şüpheli, avukatı, eşi, annesi, babası, çocuğu, büyükanne ve büyükbabası itiraz edebilir.
DİKKAT: Kasten yaralama suçunu işlediğine dair kuvvetli şüphe oluşturacak delil bulunmuş olsa dahi 12 yaşını doldurmayan çocuklar ile 15 yaşını tamamlamayan sağır ve dilsizler hakkında tutuklamaya karar verilemez.
Kasten Yaralama Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar
Kasten yaralama suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:
- Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
- Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
- İddianamenin düzenlenmesine ilişkin karar
Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)
Soruşturmaya yer olmadığı kararı, yetkili makamlara ulaşan ihbar ve şikayetin bir suç oluşturmadığının açıkça anlaşılması yahut suç bildiriminin soyut ve genel nitelik taşıması halinde savcı tarafından verilen karardır.
Örneğin, Ankara’daki hastanelerde çalışan hemşireler, kasıtlı olarak hastaları yaralamaktadır ihbarının herhangi bir dayanağı yoktur. Bu ihbar karşısında soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Soruşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi halinde, kişiye şüpheli sıfatı dahi verilmez. Soruşturmaya yer olmadığı kararı; kişinin adli sicilinde görünmez, bu kararlara özel bir sisteme kaydedilir.
SYOK kararı, eğer varsa şikayetçiye veya suçu ihbar eden kişiye bildirilir. Bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde savcılığın görev yaptığı yerdeki sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir. İtiraz kabul edildiği takdirde Cumhuriyet savcısı soruşturma işlemlerine başlar.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)
Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, Cumhuriyet savcısı tarafından iki durumda verilen ve kamu davası açılmaksızın soruşturmayı sonlandıran karardır.
KYOK verilen hallerden ilki, soruşturma evresinde yapılan araştırma ve inceleme faaliyetleri sonucunda kamu davası açmak için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi durumudur. İkincisi ise olayda kovuşturma yapılmasını engelleyen bir durumun bulunmasıdır.
Kovuşturma yapılmasını engelleyen durumlara örnekler şunlardır:
- Suç isnat edilen kişinin ölümü,
- Şikayete bağlı suçlarda şikayetin geri çekilmesi,
- Soruşturulması izne tabi olan memurlar hakkında soruşturma izni verilmemiş olması,
- Dava zamanaşımı süresinin geçtiğinin anlaşılması,
- Aynı fiil ve şüpheli hakkında önceden açılmış bir davanın bulunması,
- Önödeme ve uzlaşma yoluyla uyuşmazlığın çözülmesi,
- Genel affın söz konusu olması,
- Yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı nedeniyle şüphelinin ceza ehliyetinin bulunmaması.
Uygulamada “takipsizlik kararı” olarak da bilinen kovuşturmaya yer olmadığı kararı sonucunda şüpheli hakkında ceza yargılaması yapılmaz. Dolayısıyla KYOK kararı verilen suç, şüphelinin adli siciline herhangi bir şekilde etki etmez. Takipsizlik kararı, şüpheliye ve suçtan zarar görene bildirilir. Suçtan zarar gören, tebliğden itibaren 15 gün içinde sulh ceza hakimliğine itirazda bulunabilir.
DİKKAT: Takipsizlik kararı verilen olay sebebiyle sonradan kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphe oluşturacak yeni bir delilin ortaya çıkması ve sulh ceza hakiminin kararı gerekmektedir.
İddianamenin Düzenlenmesi
İddianamenin düzenlenmesi, soruşturma aşaması sonunda suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaşan savcının kamu davası açmak için resmi evrak hazırlamasıdır.
İddianamenin kabulüyle birlikte soruşturma aşaması sona erer ve mahkeme tarafından yürütülecek olan kovuşturma evresine geçilir. Şüpheli sıfatı, kovuşturma evresine geçildiğinde “sanık” olarak değişir.
Kasten Yaralama Suçunun Savunması
Kasten yaralama suçunun savunması, yargı mercileri önünde sanığın üzerine atılı suçu işlemediği veya daha hafif cezayı gerektiren durumların varlığının yazılı veya sözlü şekilde ileri sürülmesidir. Savunma, şüpheli/sanık tarafından doğrudan veya avukat aracılığı ile yapılabilir.
Kasten yaralama suçunun savunması için öne sürülebilecek hususlara örnekler şunlardır:
- Eylemin şüpheli/sanık tarafından kasıtlı olarak işlenmediği,
- Eylemin mağdurun canını acıtmaya, fiziksel veya ruhsal sağlığına zarar vermeye elverişli olmadığı,
- Suçun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olduğu,
- Kasten yaralama suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı,
- Lehe delillerin toplanmasının talep edilmesi,
- Aleyhe delillerin çürütülmesi,
- Delillerin usule aykırı yöntemler kullanılarak elde edildiğinin tespiti,
- Kasten yaralama suçunun cezayı artıran nitelikli hallerinin oluşmadığı,
- Masumiyet karinesine aykırı davranıldığı,
- Cezayı indiren veya tamamen kaldıran nedenlerin ileri sürülmesi.
Kasten yaralama suçunun savunması, sanığın daha az ceza almasında doğrudan etkili olacağından dikkatlice yapılmalıdır. Lehe deliller, süreler, suçun unsurları, cezada indirim yapılmasını gerektiren hususlar doğru tespit edilerek bunlara ilişkin beyanlar ileri sürülmelidir. Bu nedenle alanında uzman ceza hukuku avukatına danışılması yararlı olacaktır.
Kasten Yaralama Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması
Kasten yaralama suçunda ceza yargılaması, savcının hazırladığı iddianamenin görevli mahkeme tarafından kabul edilmesiyle başlayan hükmün kesinleşmesiyle sona eren kovuşturma aşamasıdır.
Kasten yaralama suçunun temel hali ve nitelikli halleri hakkında yürütülecek ceza yargılamasında genel hükümler takip edilir. Ancak kasten yaralamanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek halinde mahkeme, genel yargılama usulünü uygulayabileceği gibi basit yargılama usulünü de izleyebilir.
Basit yargılama usulünde; tüm işlemler evrak üzerinden yürütülür, duruşma yapılmaz. Mahkeme basit yargılama usulünü uygulamaya karar verdiğinde durumu uyuşmazlığın taraflarına bildirir. Sanığa ve suçtan zarar görene 15 gün verilerek bu süreçte yazılı savunma ve beyanların mahkemeye iletilmesi gerektiği açıklanır. Mahkeme gerekli bilgi ve belgeleri kurumlardan talep eder.
Mahkeme tüm belgeleri inceleyerek sanık hakkında bir hüküm verir. Eğer hakim mahkumiyete hükmetmişse ceza basit yargılama usulü takip edilmesinden kaynaklı olarak dörtte bir oranında indirilir.
Hüküm taraflara tebliğ edildikten sonra 7 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz, hükmü veren mahkemeye yapılır. İtiraz sonrası mahkeme duruşma yaparak tarafları davet eder. Duruşma sonrası verilen karar kanun yollarına götürülebilir.
Genel yargılama usulünde; mahkeme duruşma gününü belirleyerek taraflara bildirir. Sanık tutuksuz yargılanıyorsa çağrı kağıdı gönderilir ve duruşma tarihi haber verilir. Geçerli bir mazereti bulunmadığı halde duruşmaya katılmazsa zorla getirileceğini açıklanır. Duruşma evresine iddianame okunarak başlanır ve sanığın savunması alınır. Duruşmaya katılan mağdur ve tanıkların beyanları dinlenir.
Kasten yaralama suçundan yürütülen yargılamada mahkeme, yara izine ilişkin hekimden alınan adli raporu inceler. Deliller tartışıldıktan ve hakimde bir kanaat oluştuktan sonra hüküm verilir. Hüküm verilmeden önce sanığa son sözü sorulur. Son kararın açıklanması ile duruşma evresi sona erer.
Kasten Yaralama Suçunda Zamanaşımı
Kasten yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. Kasten yaralama suçunda ceza zamanaşımı süresi, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.
Dava zamanaşımı süresinin dolması halinde kasten yaralama suçuna ilişkin dava açma imkanı ortadan kalkar. Dava açıldıktan sonra bu sürenin dolduğu anlaşılırsa düşme kararı verilerek kovuşturma sonlandırılır. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde devletin kesinleşen hükmü infaz etme yetkisi ortadan kalkar.
Sanık hakkında kasten yaralama suçundan hüküm kurulmuştur. Yargıtay yaptığı inceleme sonrası suçun dava zamanaşımı süresinin; suç tarihi olan 23.01.2005’den itibaren hesaplandığında incelenme tarihine kadar geçmiş olduğunu belirtmiştir. Yargıtay sanık hakkında verilen hükmü bozmuştur. (Yargıtay 6. CD., E. 2012/3097, K. 2014/17379, T. 20.10.2014)
Kasten Yaralama Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar
Kasten yaralama suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:
- Beraat,
- Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK,
- Mahkumiyet,
- Adli para cezasına çevirme,
- HAGB,
- Cezanın Ertelenmesi,
- Davanın Düşmesi.
Beraat
Beraat kararı, yürütülen ceza yargılamasında sanığın kanunda sayılan sebeplere dayanılarak suçsuz bulunduğunu gösteren karardır. Bu kapsamda beraat kararı verilmesi sebepleri suçlardır:
- İsnat edilen suçun sanık tarafından işlenmediğinin herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması,
- Yüklenen suç bakımından failin kast ve taksirinin bulunmaması,
- Fiil, sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda hukuka uygunluk nedenlerinden birinin bulunması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğine dair yeterli delil bulunamaması (delil yetersizliğinden beraat)
Olayda sanığın, mağdura karşı kasten yaralama suçunu işlediği iddia edilmektedir. Mağdur hakkında … Devlet Hastanesi tarafından hazırlanan olay tarihli adli raporda, darp ve cebir izine rastlanmamıştır. Mahkeme; her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edemediğinden sanığın beraatine karar vermiştir. Yargıtay, kararı isabetli bularak onamıştır. (Yargıtay 1. CD., E. 2021/2723, K. 2021/6971, T. 15.4.2021)
Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, olayda suç oluşturan bir fiil bulunmasına rağmen failin kusurunun bulunmaması veya kanunda düzenli cezasızlık hallerinin gerçekleşmesi halinde verilen hükümdür.
Kasten yaralama suçunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren haller şunlardır:
- Suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hali,
- Suçun bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi,
- Suçun zorunluluk hali, cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
- Meşru savunmada sınırın korku ve telaş nedeniyle aşılması,
- Kusuru ortadan kaldıran hataya düşülmesi dolayısıyla sanık hakkında ceza verilmeyebilir.
Mahkumiyet
Mahkumiyet kararı, suçun sanık tarafından işlendiğinin somut, yeterli ve inandırıcı delillerle ispatlanması durumda yargılamayı sanık aleyhine sonlandıran karardır. Mahkumiyet kararıyla sanığın hapis cezasına veya adli para cezasına çarptırılmasına karar verilir. Hakim, cezanın yanında birtakım güvenlik tedbirleri belirleyebileceği gibi ceza vermeyip sadece güvenlik tedbiri uygulanmasına da karar verebilir.
Olayda, sanık hakkında kasten yaralama suçundan kamu davası açılmıştır. Mahkemenin hastaneden talep ettiği raporda yaralamanın mağdurun yüzünde sabit ize neden olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme sanık hakkında kasten yaralama eyleminden mahkumiyet kararı vermiştir. (Yargıtay 1. CD., E. 2021/3781, K. 2021/8770, T. 24.5.2021)
Tekerrür, bir suçtan mahkumiyeti kesinleşen kişinin belli bir süre geçmeden yeni bir suç daha işlemesidir. Tekerrür halinde faile ikinci işlediği suçtan uygulanacak infaz hükümleri ağırlaştırılır. Kasten yaralama suçundan mahkum olan failin tabi olacağı tekerrür süresi 3 yıldır. Bu süre içerisinde ikinci bir suç işlerse, o suçtan dolayı cezaevinde yatacağı süre uzayacaktır.
Mahkeme faile vereceği cezayı belirlerken; onun geçmişini, sosyal ilişkilerini, ailevi durumunu, yargılama sürecindeki davranışlarını ve cezanın geceğine etkisini dikkate alarak iyi hal indirimi yapabilir. İyi hal indirimi yapıldığında verilecek ceza altıda bir oranında indirilir. Fail hakkında iyi hal indirimi yapılması zorunlu değildir, bu karar hakimin takdirindedir.
Adli Para Cezasına Çevirme
Adli para cezasına çevirme, sanığın kasten işlediği bir suçtan 1 yıl ve altında hapis cezasına mahkum olduğu hallerde bu cezanın adli para cezasına çevrilmesidir. Hakim, hapis cezasını adli para cezasına çevirirken failin ekonomik durumunu, kişiliğini, yargılama esnasındaki davranışlarını göz önüne alır.
Kasten yaralama suçunun temel halinde hakim alt sınırdan cezaya hükmederse hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamada hapis cezası ve adli para cezası seçimlik olarak öngörülmüştür. Hakim burada hapis cezasını seçmiş ise bu ceza adli para cezasına çevrilemez.
Adli para cezası hesaplanırken öncelikle verilen hapis cezasının toplam kaç gün olduğu tespit edilir. Sanığın ekonomik ve sosyal durumuna göre bir gün için en az 20 TL en fazla 100 TL olacak şekilde bir miktar belirlenir. Bir gün karşılığı belirlenen miktar, toplam gün sayısı ile çarpılır ve adli para cezası tutarı saptanır.
Adli para cezası 1 yıl içinde tek seferde veya 2 yıl içerisinde taksitle ödenebilir. Ödemenin nasıl yapılacağı hükümde açıkça belirtilir. Fail eğer adli para cezasını ödemezse bu ceza kaldırılarak hapis cezasının infazı gerçekleştirilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hükmedilen cezanın 2 yıl ve altında hapis veya adli para cezası olduğu durumlarda gerekli şartların oluşması ile cezanın infazının 5 yıl süreyle geri bırakılmasıdır. HAGB kararı veren hakim 1 yılı geçmemek kaydıyla birtakım denetimli serbestlik tedbirleri belirleyebilir.
Örneğin; sanığın bir meslek veya sanat sahibi olabilmesi için eğitim programına devam etmesi, bir kurumda ücret karşılığı çalışması, belli yerlere gitmesinin yasaklanması belirlenebilecek yükümlülüklerden bazılarıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için sanığın daha önce işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyetinin bulunmaması gereklidir. Mahkeme sanığın adli sicilini, sosyal yaşantısını, yargılama esnasındaki davranışlarını inceler. Yapılan inceleme sonrası sanığın yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaate ulaşması gereklidir.
HAGB kararı verilebilmesi için sanık, mağdurun veya kamunun uğradığı zararı gidermiş olmalıdır. Burada söz konusu olan maddi zarardır. Son olarak kasten yaralama suçu failinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmesi aranır.
Fail beş yıllık denetim süresini kasıtlı bir suç işlemeden ve belirlenen denetimli serbestlik yükümlülüklerine uygun geçirdiği takdirde mahkumiyet kararı ortadan kalkacaktır. Hakim “düşme kararı” vererek kovuşturma aşamasını sonlandıracaktır. Sanığın adli siciline bu karar işlemeyecektir. Ancak tedbirlere uygun davranmayan ve yeni bir suç işleyen failin HAGB’ye konu cezası infaz edilecektir.
Cezanın Ertelenmesi
Cezanın ertelenmesi, sanık hakkında verilmiş hapis cezası mahkumiyetinin cezaevinde infazından belli şartlarla vazgeçilmesidir. Erteleme kararıyla hükümlünün toplum içinde ıslah edilmesi amaçlanmaktadır. Adli para cezasına karar verilen hallerde cezanın ertelenmesi mümkün değildir.
Kasten yaralama suçunda cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için mahkum olunan hapis cezasının en fazla 2 yıl ve altında olması gereklidir. Ayrıca sanığın daha önceden herhangi bir suç işlememiş olması yahut kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezası mahkumiyetinin bulunmaması aranır.
Hapis cezasının ertelenmesi kararı verilebilmesi için mahkemede failin yeniden suç işlemeyeceği kanaati oluşması gerekir. Bunun yanında hakim, mağdurun zararının giderilmesine yönelik güvence şartı da öngörebilir.
Şartların sağlanması durumunda mahkeme, 1 ila 3 yıl aralığında denetim süresi belirleyerek hapis cezasının cezaevi dışında çektirilmesine hükmeder. Denetim süresi sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının süresinden daha kısa olmayacaktır. Hakim, denetim süresi içerisinde bir mesleki uğraşa katılma, eğitim alma gibi birtakım yükümlülükler kararlaştırabilir.
Fail erteleme süresi içerisinde mahkemenin belirlediği yükümlülüklere aykırı davranır veya yeni bir suç işlerse erteleme kararı kaldırılır ve hapis cezasının cezaevinde infazına karar verilir. Tüm yükümlülüklerine uyar ve başka bir suç işlemezse hakkında verilmiş hapis cezası infaz edilmiş sayılır.
Davanın Düşmesi
Davanın düşmesi, Türk Ceza Kanunu’nda açıkça belirtilen düşme sebeplerinden birinin ortaya çıkması yahut kovuşturmaya devam edilemeyeceğinin anlaşılması halinde verilen hükümdür. Düşme kararı verilmesini gerektiren hallerde mahkeme, davanın esası hakkında bir sonuca varmaksızın kovuşturmayı sonlandırır.
Kasten yaralama suçunda davanın düşmesine sebep olan hallerden bazıları; sanığın ölümü, genel af çıkması, şikayetten vazgeçilmesi, zamanaşımı süresinin dolmasıdır.
Kasten Yaralama Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci
Kasten yaralama suçunda ilk derece mahkemesinin verdiği kararlara karşı şartlar sağlandığı takdirde istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru yolu açıktır.
Kasten yaralama suçu hakkında ilk derece mahkemesince verilen kararın eksik ya da hatalı olduğunu düşünen taraf, kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenmesi için istinaf başvurusunda bulunabilir. Kararı veren mahkemeye 7 gün içerisinde istinaf dilekçesi vermek suretiyle veya zabıt katibine beyanda bulunarak bu talebini iletmelidir.
DİKKAT: Mahkemenin 3000 TL’den daha az adli para cezasına hükmettiği haller ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı istinaf yolu kapalıdır.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların yeniden incelenmesi için Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunulabilir. Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz başvurusu yapılmalıdır.
Kasten yaralama suçunun temel hali ve cezayı azaltan nitelikli hallerinden verilen cezalar bakımından temyiz yolu kapalıdır. Fakat kasten yaralama suçunun cezayı artıran nitelikli halinden yargılanan kişi, 5 yılın üstünde hapis cezasına mahkum olursa istinaf ve temyiz yoluna başvuru yapabilir.
Kasten Yaralama Suçunda Sık Sorulan Sorular
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ve cezası nedir?
Ceza kanununda suç teşkil eden yaralama fiilinin; mağdurun yaşamının tehlikeye girmesi, organlarından birinin işlevini yitirmesi, mağdurun ölmesi, yüzünde sürekli değişiklik olması gibi istenenden daha ağır ve başka bir netice meydana getirmesidir. Bu durumda failin alacağı ceza belli oranlarda artmaktadır.
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu ve cezası nedir?
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi, bakım ve özen yükümlülüğü altında bulunulan kişilere karşı ihmalkar davranılması sonucu meydana gelen yaralama halidir. Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir.
Sonuç
Kasten yaralama suçu oldukça yaygın bir suç türüdür. Kanun, bu suçun caydırıcılığını artırmak için nitelikli halleri ayrıntılı şekilde düzenlemiş ve ağır yaptırımlara bağlamıştır. Hakkında kasten yaralamadan suçundan işlem başlatılmış kişi süreci hukuka uygun şekilde takip etmeli, etkili bir savunma yapmalıdır. Bu nedenle alanında uzman ceza hukuku avukatına danışılmasında yarar vardır.