Nüfuz Ticareti Suçu ve Cezası

Nüfuz Ticareti Suçu ve Cezası

Nüfuz ticareti suçu ve cezası; kamu görevlisi olmayan bir kişinin, kamu görevlileri üzerinde nüfuzu bulunduğunu ileri sürerek haksız bir işin yapılacağı vaadiyle kendisine ya da başkasına menfaat temin etmesidir. Nüfuz ticareti suçunu işleyen kişilere, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile 5000 güne kadar adli para cezası verilmektedir.

Nüfuz Ticareti Suçu Nedir?

Nüfuz ticareti suçu, usulsüz ya da yasal olmayan bir menfaatin elde edilmesi için kamu görevlileri üzerinde bulunan nüfuzun kullanılmasıdır. Nüfuz ticareti suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 255. maddesinde düzenlenmiştir. 

TCK 255:

‘’Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.’’

Nüfuz Ticareti Suçu Nasıl Oluşur?

Nüfuz ticareti suçu, bir kişinin kamu görevlisi üzerinde nüfuzu bulunduğunu ileri sürerek haksız bir işin gördürülmesi için menfaat temin etmesi ya da haksız işin gördürülmesi karşılığında yarar sağlaması ile oluşur.

Nüfuz ticareti suçunda, bir tarafta nüfuz taciri diğer tarafta ise iş sahibi bulunmaktadır. Bu suçta nüfuz taciri olan kişi, kamu görevlisi üzerinde etkisi bulunduğunu ileri sürerek iş sahibi olan kişinin işinin görüleceğini, öncelik tanınacağını veya daha hızlı sürede sonuç alınacağını belirterek para ya da başka bir menfaat talep etmektedir. 

Nüfuz ticareti suçunun oluşabilmesi noktasında, nüfuz taciri ya da iş sahibinin menfaat teklifi ya da talebinde bulunması yeterlidir. Bunun karşı tarafça kabul edilmemesi halinde teklif veya talepte bulunan kişiye nüfuz ticareti suçundan verilecek cezada yarı oranında indirime gidilmektedir. Bununla birlikte, nüfuz ticareti suçunun tam şeklinin meydana gelebilmesi için de tarafların menfaat temini konusunda anlaşmaları yeterlidir. Ayrıca menfaatin sağlanması gerekmez.   

Yargıtay’ın bir kararında; özel bir danışmanlık şirketi bulunan sanığın mağdurun şirketinin vergi borcunun taksitlendirilebilmesi için bir miktar para aldığı ve vergi dairesi başkanlığı denetim grup müdürü olan diğer mağdura ulaşıp görüşme ayarladığı olayda, şirketin vergi borçlarının yasal olarak taksitlendirilebilmesinin mümkün olmadığının tespit edilmesi halinde sanığın nüfuz ticareti suçundan cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 23.CD, E:2015/6207, K:2016/3671, T:29.03.2016)   

Yargıtay’ın kararlarına göre nüfuz ticareti suçunun oluşabilmesi için gördürülecek iş kesinlikle haksız bir iş olmalı, işi göreceğini söyleyen kişinin kamu görevlisi üzerinde nüfuzu bulunmalı ve işi yapacak olan kamu görevlisinin belli olması gereklidir. Dolayısıyla failin kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle menfaat temin etmesi halinde nüfuz ticareti suçu değil dolandırıcılık suçu oluşmaktadır.

Örneğin bir kararda Yargıtay; sanığın, cezaevine yeni atanan savcının süt kardeşi olduğunu, katılanın tahliye edilebileceğini söyleyerek menfaat elde ettiği olayda, sanığın kamu görevlisi olan savcı üzerinde nüfuzunun bulunmadığı dolayısıyla eylemin nüfuz ticareti suçu değil dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. (Yargıtay 5.CD, E:2019/7819, K:2022/8802, T:05.07.2022)  

Nüfuz Ticareti Suçu Cezası

Nüfuz ticareti suçunu işleyen kişilere, 2 seneden 5 seneye kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezası verilmektedir.

İşinin gördürülmesi karşılığında ya da gördürüleceği inancıyla menfaat sağlayan kişiler, yani nüfuz ticareti suçunu işleyen iş sahibi kişiler ise 1 seneden 3 seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Nüfuz ticareti suçunda hakim, adli para cezası ile hapis cezasına birlikte hükmetmektedir. Verilen adli para cezası; 5 gün ile 5000 gün arasında belirlenen gün sayısının ve her bir güne karşılık olarak 20 TL ile 100 TL arasındaki miktarın çarpılması suretiyle hesaplanmaktadır. 

Adli para cezası olarak takdir edilen miktarı hakim, sanığın kişisel ve ekonomik durumunu dikkate alarak kararın kesinleşmesinden itibaren 1 seneden fazla olmamak üzere süre tanıyabileceği gibi cezanın taksitler halinde ödenmesine de karar verebilmektedir. Adli para cezası, en fazla 2 sene ve en az 4 takside bağlanabilmektedir.

Nüfuz ticareti suçundan yapılan yargılama sonucunda hakim, kanunda düzenlenen alt ve üst sınırları dikkate alarak cezayı belirler. Ayrıca cezanın belirlenmesinde; suçun yapılışı, işlendiği yer ve zaman, meydana gelen zarar gibi hususlar da göz önüne alınır.

Nüfuz Ticareti Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Hali ve Cezası

Nüfuz ticareti suçunun cezayı artıran nitelikli hali; failin niteliği gereği verilecek cezada artırıma gidilen haldir. Bu nitelikli hal TCK 255/1’de yer almaktadır.

TCK 255/1:

“Kişinin kamu görevlisi olması halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.” 

Suçun Kamu Görevlisi Tarafından İşlenmesi

Bir kamu görevlisi üzerinde nüfuzu bulunduğunu ileri sürerek menfaat temin eden başka bir kamu görevlisi, nüfuz ticareti suçunun nitelikli halinden sorumlu olmaktadır. Nüfuz ticareti suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde verilecek hapis cezası yarı oranında artırılmaktadır.

Kamu görevlileri, kamusal faaliyetlerin yürütülmesine atama ya da seçilme yoluyla katılan kişilerdir. Bu kapsamda örneğin; memurlar, polis, jandarma, doktor, hemşire, öğretmen, hakim, savcı ve avukatlar kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir. 

Örneğin bir Yargıtay kararında; SGK Merkez Müdürlüğü Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olan sanığın, çalışma gücünün üçte ikisini kaybetmediği gerekçesiyle emeklilik başvurusu reddedilen mağdurun emekli olabilmesi için sağlık kurulu raporlarını istemesi ve ayrıca bu iş için belli bir miktar para alıp bunun bir kısmını emeklilik işlemini yapacak olan müdüre vereceğini söylediği olayda, TCK 255’te düzenlenen suçun nitelikli halinin meydana geldiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 5.CD, E:2020/1594, K:2020/11645, T:25.06.2020)   

Nüfuz Ticareti Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, failin, suçun icra hareketlerine başlaması fakat elinde olmayan nedenlerden dolayı suçu tamamlayamamasıdır. Nüfuz ticareti suçuna teşebbüs mümkündür. Suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde faile verilecek cezada ¼’ten ¾’e kadar indirime gidilmektedir.

Yargıtay’ın verdiği bir kararda; adliyede yazı işleri müdür vekili olan sanığın, mağdurun bir yakınının mahkemede derdest olan davada verilebilecek cezanın ertelenmesini sağlayabileceğini söylediği ve bu 500 TL’ye yapacağını ifade ettiği, ancak daha sonra davası süren kişinin vazgeçmesi nedeniyle menfaatin temin edilemediği olayda sanığın nüfuz ticareti suçuna teşebbüsten sorumlu olduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 5.CD, E:2012/6737, K:2013/4816, T:09.05.2013) 

Nüfuz ticareti suçunda teşebbüse ilişkin özel düzenlemeler bulunmaktadır. İlk olarak, kişilerin menfaat temin edilmesi konusunda anlaşmaları halinde suç tamamlanmış olarak kabul edilmektedir. Bu husus TCK 255/2’de düzenlenmiştir.

TCK 255/2:

“(2) Menfaat temini konusunda anlaşmaya varılması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. “

Nüfuz ticareti suçuna teşebbüs ile ilgili olarak bir diğer düzenlemeye göre ise kişinin menfaat talebinde bulunması fakat iş sahibinin bunu kabul etmemesi ya da iş sahibinin menfaat teklifinin kabul edilmemesi halinde nüfuz ticareti suçundan verilecek cezalarda yarı oranında indirime gidilmektedir. Bu konu TCK 255/3’te düzenlenmiştir.

TCK 255/3:

“(3) Birinci fıkrada belirtilen amaç doğrultusunda menfaat talebinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi ya da menfaat teklif veya vaadinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi hallerinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında indirilir”

Örneğin, iş sahibinin  işini görmesi için nüfuz tacirine 10.000 TL önermesi, nüfuz tacirinin ise bu miktarı az bulup daha fazla para istemesi halinde taraflar ortak bir meblağda anlaşamadığı için nüfuz ticareti anlaşması sağlanamamakta ve suç teşebbüs aşamasında kalmaktadır. Fakat iş sahibinin ya da nüfuz tacirinin bir miktar para önermesi fakat karşı tarafın bunu kabul etmemesi halinde nüfuz ticareti suçundan ceza verilmekte ancak yarı oranında indirim yapılmaktadır.

Yargıtay’ın verdiği birçok kararda; iş sahibi olan kişilerin nüfuz tacirini yakalatmak için seri numaraları alınmış paralarla belli bir meblağı teklif etmesi ve ödeme yapması durumunda, nüfuz taciri olan kişiler suça teşebbüsten sorumlu olmaktadır. (Yargıtay 5.CD, E:2011/590, K:2012/12578, T:06.12.2012) (Yargıtay 5.CD, E:2011/12308, K:2013/2, T:07.01.2013)

İştirak, birden çok kişinin farklı ağırlıktaki katkılarıyla bir suçun işlenmesi halinde bu kişilere verilecek olan cezanın belirlenmesidir. Nüfuz ticareti suçunda iştirake ilişkin genel kurallar uygulanmaktadır. İştirak halleri; suçun birlikte işlenmesi, suçun işlenmesine azmettirilmesi, yardım edilmesi, araç gereç sağlanması ya da yol gösterilmesi olarak belirtilmiştir. 

Nüfuz ticareti suçunda iştirake ilişkin özel bazı düzenlemeler bulunmaktadır. Bu kapsamda, nüfuz ticareti suçuna aracılık eden kişiler, müşterek fail olarak sorumlu tutulmaktadır. Dolayısıyla nüfuz ticareti suçunda anlaşmanın sağlanması, girişimde bulunulması ya da yararın sağlanması için aracılık yapan kişiler, müşterek fail olarak cezalandırılmaktadır. Bu husus TCK 255/4’te düzenlenmiştir.

TCK 255/4:

“(4) Nüfuz ticareti suçuna aracılık eden kişi, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.”

Örneğin, nüfuz taciri olan kişi, kendisinin açığa çıkmaması için araya aracı kişiler koymuşsa bu aracılar da nüfuz ticareti suçunun faili olarak sorumlu olmaktadır. 

Nüfuz ticareti suçunda iştirake ilişkin başka bir özel düzenleme de TCK 255/5’te yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, nüfuz ticareti ilişkisinden dolaylı olarak menfaat elde eden üçüncü gerçek kişiler ya da tüzel kişilerin yetkilileri müşterek fail olarak nüfuz ticareti suçundan sorumlu olmaktadır. 

TCK 255/5:

“(5) Nüfuz ticareti ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü gerçek kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilileri, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.”

Nüfuz ticaretinden menfaat sağlayan kişilerin müşterek fail olarak cezalandırılabilmesi için menfaatin bir nüfuz ticareti ilişkisinden kaynaklandığını bilmeleri gerekmektedir. Aksi halde ceza sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Örneğin; nüfuz tacirinin iş sahibinin işinin yapılması karşılığında bir derneğe para bağışlamasını istemesi ve iş sahibinin bunu kabul edip derneğe parayı bağışlaması halinde, dernek yetkilileri paranın nüfuz ticareti amacıyla bağışlandığını biliyorsa suçun faili olarak sorumludur.  

İçtima, failin tek bir davranışıyla birden fazla suçu işlemesi halinde faile verilecek cezanın belirlenmesi usulüdür. Nüfuz ticareti suçunda içtimaya ilişkin genel hükümler uygulanır. 

Nüfuz ticareti suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkündür. Buna göre, nüfuz ticareti suçunun aynı kamu idaresine karşı birden çok işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır. Nüfuz ticareti suçunun zincirleme olarak işlenmesi halinde fail hakkında tek cezaya hükmedilmekte fakat cezasında ¼’ten ¾’e kadar artırım yapılmaktadır.

Örneğin Yargıtay ‘ın verdiği bir kararda; sanığın işe yerleştirme vaadi ile iş sahipleri olan 4 kişiden para aldığı olayda, zincirleme şekilde nüfuz ticareti suçunun oluştuğunu kabul etmiştir. (Yargıtay 5.CD, E:2017/2712, K:2021/1518, T:31.03.2021)

Nüfuz ticareti suçunda içtimaya ilişkin özel düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre nüfuz ticareti ilişkisinde, işin yapılması amacıyla girişimde bulunulmasının ayrı bir suç oluşturduğu hallerde kişiler ayrıca bu suç nedeniyle de cezalandırılmaktadır. Bu husus TCK 255/6’da düzenlenmiştir. 

“(6) İşin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunmanın müstakil bir suç oluşturduğu hallerde kişiler ayrıca bu suç nedeniyle cezalandırılır.”

Örneğin, davanın lehine sonuçlanmasını isteyen kişinin, hakim üzerinde nüfuzunu bulunduğunu ileri süren mahkeme katibi ile para karşılığında anlaşması ve katibin hakim üzerinde girişimde bulunması halinde, failler hem nüfuz ticareti suçundan hem de şartlar mevcutsa yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs suçundan cezalandırılır. 

Nüfuz Ticareti Suçu ve Cezası

Nüfuz Ticareti Suçunun Soruşturma Aşaması

Nüfuz ticareti suçunun soruşturma aşaması, yetkili makamlar tarafından, suçun işlendiğinin öğrenilmesi ile başlayan ve savcının olayla ilgili iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasına ya da takipsizlik kararı verilerek dosyayı işlemden kaldırılmasına kadar geçen süreçtir. 

Nüfuz ticareti suçunun soruşturma aşaması şunlardan oluşur:

  • Şikayet-İhbar,
  • Gözaltı,
  • Delillerin Toplanması,
  • İfade ve Sorgu,
  • Uzlaşma,
  • Adli Kontrol,
  • Tutukluluk.

Şikayet-İhbar

Şikayet; suçun mağduru tarafından yapılan bildirim ile yetkili makamlara suçun bildirilmesidir. İhbar ise suçla ilgisi olan yahut olmayan herhangi bir kişi tarafından yapılan bildirim ile yetkili makamların suçtan haberdar edilmesidir.

Nüfuz ticareti suçundan zarar gören ya da mağduru olan kişilerin ihbarda bulunmak suretiyle adli makamları haberdar etmesi suçun soruşturulması için yeterlidir. İhbarlar; polise, jandarmaya ya da Cumhuriyet savcılığına yapılabilir.  

Nüfuz ticaretinin soruşturulması mağdurun şikayetine bağlı olmadığından, yargılama süreçlerinin devamında şikayetten vazgeçilse dahi işlemler yapılmaya devam edilecektir.

Gözaltı

Gözaltı, soruşturma şüphelisi kişilerin adli işlemler yapıldığı süre boyunca geçici olarak kolluk nezaretinde bulunmasıdır. Nüfuz ticareti suçunun soruşturmasında; gözaltının soruşturma yönünden zorunlu olması ve şüphelinin suç işlediğini gösteren somut kanıtların bulunması halinde gözaltı kararı verilmektedir.

Nüfuz ticareti suçundan gözaltında bulunan kişiler en fazla 24 saat gözaltında kalmaktadır. Fakat, nüfuz ticareti suçunun şüpheli sayısının 3 veya daha fazla olması halinde gözaltı süresi uzatılabilmektedir. Bu durumda gözaltı süresi 24 saate ek olarak 3 gün daha uzatılabilir. 

Gözaltı kararı ve gözaltının uzatılması kararlarına karşı itiraz edilebilir. İtirazlar, sulh ceza hakimliğine yapılır. İtirazı yapabilecek kişiler; gözaltındaki kimse, eşi, avukatı, yasal temsilcileri, 1. veya 2. derecedeki kan hısımlarıdır.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, nüfuz ticareti suçunun soruşturmasında gerçeklerin ortaya çıkartılabilmesi için savcılık gözetimi ve denetiminde bilgi ve belge toplanması ve olayın aydınlatılabilmesi için gerekli araştırmaların yapılmasıdır.

Nüfuz ticareti suçunun soruşturma aşamasında toplanabilecek delillere; tanık beyanları, kamera kayıtları, seri numarası alınan paralar, banka hesap kayıtları, dekontlar, ses ve telefon kayıtları ile fotoğraf ve video görüntüleri örnek verilebilir.

Nüfuz ticareti suçunun soruşturmasında Cumhuriyet savcısı, şüpheli kişinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplamakla yükümlüdür. Bununla birlikte, soruşturma şüphelisinin de her aşamada kendi lehine olan delilleri gösterip bunların toplatılmasını savcılık makamından isteyebilmektedir. 

Toplanan bilgi ve belgelerin kamu davasında delil olarak ileri sürülebilmesi için hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerekir. Hukuka aykırı deliller, delil toplarken uyulması gereken kurallara aykırı davranarak elde edilen delillerdir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen veya ele geçirilen deliller ceza yargılamasında dikkate alınmamakta ve ispat aracı olarak kullanılmamaktadır.

Örneğin bir Yargıtay kararında; sanıkların telefon görüşmelerinin başka bir suç soruşturmasında dinlenmesine karar verildiği, bu görüşmeler sırasında nüfuz ticareti suçunun işlendiğinin de öğrenildiği fakat bu suçun CMK 135’te belirtilen katalog suçlar arasında yer almadığı için nüfuz ticareti suçunun delili olarak kullanılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir. (Yargıtay 5.CD, E:2017/6873, K:2020/7184, T:20.02.2020)

İfade ve Sorgu

İfade alma, soruşturma şüphelisi kişinin kendisine isnat edilen suçla ilgili açıklamalarının polis, jandarma gibi kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenilmesidir. Sorgu ise şüpheli ya da sanığın, kendisine itham edilen suçla ilgili beyanının mahkeme tarafından alınmasıdır. 

Nüfuz ticareti suçunun soruşturmasında veya kovuşturmasında ifade verecek ya da sorgulanacak kişilere çağrı kağıdı ile davetiye gönderilir. Çağrı kağıdında; ifade veya sorgunun yapılacağı yer, günü ve saati ile kişinin çağrılma sebebi gösterilir. Bu çağrıya uymayan kişiler hakkında zorla getirme kararı verilir. Zorla getirme kararı kapsamında ise kişiler kolluk görevlileri tarafından bulundukları yerden alınıp ifade veya sorgu için adli mercilere götürülür. 

İfade ve sorguda ilk başta çağrılan kişinin kimlik bilgileri alınır, ardından kişisel ve ekonomik durumu sorulup kişiye isnat edilen suç hakkında bilgi verilir. Bununla birlikte, ifade veya sorguya  çağrılan kişinin sahip olduğu hakları da hatırlatılır. Bu haklar; avukat tutma, açıklamada bulunmama ve lehe delillerin ileri sürülmesi hakkıdır. 

İfade ve sorgu süreci; kolluk görevlisi, savcı ya da hakimin, soru sorup bunun şüpheli veya sanık tarafından cevaplanması ile devam eder. İfade ve sorguda yapılan açıklamalar kişinin özgür iradesine dayanmalıdır. Kişinin yönlendirilmesi, kötü davranılması veya psikolojik baskıda bulunulması yasaklanmıştır. Aksi halde ifade ve sorgudaki açıklamalar yasak usullerle alındığı kabul edilmekte ve yargılamada dikkate alınmamaktadır. 

İfade ve sorguda kişinin sorulara verdiği cevaplar ve kendisine isnat edilen suçla ilgili yaptığı açıklamalar tutanağa yazılıp taraflarca imzalanmaktadır. Fakat, tutanak imzalanmadan önce dikkatlice okunmalı, açıklamaların tutanağa doğru bir şekilde yazılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu noktada kişilerin mağduriyet yaşamaması için uzman avukatlara danışmaları oldukça sağlıklı olacaktır.   

Adli Kontrol

Adli kontrol, soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanması yerine mahkemenin belirlediği yükümlülüklere uyması şartıyla serbest bırakılmasıdır. Dolayısıyla kişinin tutuklanmasının ölçüsüz olacağını düşünen mahkeme tutuklama kararı yerine adli kontrole hükmederek kişiyi serbest bırakabilir.

Adli kontrol kararı ile; ev hapsi, yurt dışına çıkış yasağı, belirli günlerde karakola gidip imza atma, belirli yerleşim yerine gidememek ya da belirli yerleşim yerinden ayrılamamak gibi yükümlülüklerin uygulanmasına mahkeme karar verebilir. 

Nüfuz ticareti suçunda adli kontrol kararı verilebilir. Bu durumda adli kontrol süresi en fazla 2 senedir. Fakat bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi de belirtilerek 1 yıl daha uzatılması mümkündür.  

Adli kontrol kararının haksız, hukuka aykırı veya ölçüsüz olduğunu ileri süren şüpheli, eşi, avukatı ya da kanuni temsilcisi; kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebilir. Adli kontrole itirazlar; kararı veren sulh ceza hakimliğine yapılır.

Tutukluluk

Tutukluluk, soruşturma aşamasında mahkeme kararıyla şüphelinin cezaevinde geçici bir süre boyunca tutulmasıdır. Tutuklama kararının verilebilmesi için şu koşulların bulunması gereklidir:

  • Kişinin suç işlediğini gösteren somut deliller bulunmalı,
  • Kişinin kaçması, saklanması, delilleri karartması, yok etmesi ya da tanığa, mağdura veya bir başkasına baskı yapılması girişiminde bulunması gibi bir tutuklama nedeni bulunmalı,
  • Tutuklama kararının olay bakımından ölçülü olması gerekir. 

Nüfuz ticareti suçundan başlatılan soruşturmada yukarıda belirtilen şartların bulunması halinde tutuklama kararı verilebilmektedir. Nüfuz ticareti suçundan tutuklanan kişiler en fazla 1 sene tutuklu kalmaktadır. Fakat bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek 6 ay uzatılabilir. 

Tutukluluk kararlarına itiraz edilmesi mümkündür. Şüphelinin tutuklanmasından itibaren 7 gün içinde tutuklama kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Tutuklanan kişi, eşi, avukatı veya kanuni temsilcileri; tutuklama kararını veren sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir.

Nüfuz Ticareti Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Nüfuz ticareti suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)
  • Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)
  • İddianamenin Düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, adli mercilere yapılan ihbar veya şikayet konusu fiilin suç oluşturmadığının açık bir şekilde belli olduğu hallerde Cumhuriyet savcısının verdiği karardır.

Soruşturmaya yer olmadığı kararlarına itiraz edilmesi mümkündür. İtirazlar, kararının ilgililere tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde kararı veren Cumhuriyet savcısının bağlı olduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine yapılır. Hakimliğin itirazı kabul etmesi halinde ise savcılık soruşturma işlemlerini başlatır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, Cumhuriyet savcısının başlattığı soruşturma sonucunda kamu davasının açılması için yeterli delil bulunamaması halinde verilen karardır. Bu karar uygulamada takipsizlik kararı olarak da bilinmektedir.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına karşı itiraz edilebilir. İtirazlar, KYOK’un ilgililere tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde kararı veren Cumhuriyet savcısının bağlı olduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine yapılır. İtirazın kabul edilmesi halinde ise Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek kamu davası açar. 

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, Cumhuriyet savcısının nüfuz ticareti suçundan başlatılan soruşturmada şüphelilerin suçu işlediğini gösteren delillerin elde edilmesi ve bunun üzerine şüphelilerin cezalandırılmasına kanaat getirmesi halinde söz konusu olmaktadır.

İddianame düzenlendikten sonra mahkemeye gönderilir ve böylece şüpheli hakkında kamu davası açılır. Bunun sonucunda ise soruşturma aşaması sona ermekte ve ceza yargılaması aşaması başlamaktadır.  

Nüfuz Ticareti Suçunun Savunması

Nüfuz ticareti suçunun savunması, ceza davasında kişilerin suçsuz olduğunun ispatlanabilmesi için ya da daha az ceza alarak davanın sonuçlanabilmesi için yapılmaktadır.

Nüfuz ticareti suçundan yapılabilecek savunmalara aşağıdaki hususlar örnek verilebilir:

  • Sanığın şaka amacıyla böyle bir teklifte bulunduğu,
  • Menfaat temini konusunda anlaşmaya varılamadığı bu nedenle suçun teşebbüs aşamasında kaldığı,
  • Görülen işin haksız bir iş olmadığı,
  • İşin yapılacağı kamu görevlisinin belli olmadığı,
  • Lehe delillerin toplanmadığı,
  • Hukuka aykırı delillerin bulunduğu ve delillerin yargılamada dikkate alınmaması gerektiği,
  • Suçun unsurlarının yanlış değerlendirildiği,
  • Suçun vasfında yanlış değerlendirme yapıldığı,
  • Delillerin suçun ispatlanması için yeterli olmadığı, ileri sürülebilir. 

Nüfuz ticareti suçunun savunması yukarıda örnek olarak gösterilen hususlar çerçevesinde yapılabilir. Bununla birlikte, savunmada bulunurken somut olay dikkatlice incelenmeli ve durum ve koşullara en uygun savunma hazırlanmalıdır. Aksi halde, bu suçtan yargılanan kişiler haksız cezalar ile karşılaşabilmektedir. Bu noktada uzman ceza avukatlarından hukuki yardım alınması savunmanın hazırlanmasında büyük kolaylık sağlamaktadır.   

Nüfuz Ticareti Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Nüfuz ticareti suçunda ceza yargılaması aşaması, Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle başlayıp mahkemenin yaptığı yargılama sonucunda sanık hakkında verdiği hükmün kesinlik kazanmasıyla sona eren aşamadır. 

Nüfuz ticareti suçunda ceza yargılaması şu aşamalardan oluşmaktadır:

  • Duruşma hazırlığı,
  • Duruşma,
  • Delillerin tartışılması ve karar,
  • Kanun yolları.   

Duruşma Hazırlığı

Duruşma hazırlığı, asliye ceza mahkemesinin iddianameyi kabul etmesiyle başlayıp ceza duruşmasının yapıldığı zamanda kadar geçen süredir. 

Duruşma hazırlığı aşamasında duruşmanın yapılması için gerekli olan hazırlık işlemleri yapılır. Bu kapsamda, mahkeme duruşmaya çağrı kağıdı hazırlayıp iddianameyle birlikte sanığa tebliğ eder. Çağrı kağıdında duruşmanın yapılacağı yer, günü ve saati gösterilir. Ayrıca çağrı kağıdında; bu çağrıya uyulmaması halinde kişinin zorla getirileceği de belirtilir. Bunun dışında duruşma hazırlığı evresinde duruşma için diğer gerekli işlemler de yapılır.

Duruşma

Duruşma aşaması, çağrı kağıdında bildirilen gün ve saatte hakim, savcı, katılan, tanık, sanık ve avukatların hazır bulunduğu ve yargılamaya konu olayın çözülmeye çalışıldığı aşamadır. 

Duruşma başlangıcında ilk olarak sanığın kimlik bilgileri kontrol edilir; ekonomik durumu, eğitim bilgisi ve iş sahibi olup olmadığı sorulur. Ardından hakim, Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianamenin kabul edildiğini belirterek duruşmayı açar. Devamında ise sanığın olayla ilgili beyanı ve savunması alınır. Sonrasında suçun mağdurun olan katılan söz alıp açıklama yapar. Tarafların avukatları varsa avukatlar da açıklamalar yapar. 

Duruşma aşamasında hakim gerek görmesi halinde tarafların da beyanlarını dikkate alarak yargılamaya konu olayla ilgili belirsizliklerin giderilmesi için başka delillerin toplanmasına karar verebilir. Keşif yapabilir veya bilirkişi görevlendirilebilir. Tanık dinleyebilir. Gerekli kurum ve kuruluşlardan görüş alabilir veya bilgi ve belge talep edebilir. 

Delillerin Tartışılması ve Karar

Delillerin tartışılması ve karar; kamu davasının açıldığı olaya ilişkin toplanan delillerin değerlendirilip tartışıldığı ve bu kapsam mahkemenin hükmünü açıkladığı evredir. Deliller taraflarca tartışıldıktan sonra Cumhuriyet savcısı, sanığın kendisine isnat edilen suçu işleyip işlemediğine ve cezaya ilişkin mütalaasını verir. Bu mütalaaya karşı olarak ise sanığın açıklaması ve savunması yapıldıktan sonra hakim duruşmanın bittiğini belirterek kararını açıklar. 

Nüfuz Ticareti Suçunda Zamanaşımı

Nüfuz ticareti suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıl; ceza zamanaşımı süresi ise 10 senedir.

Dava zamanaşımı süresi, suçun işlenildiği tarihten ileriye doğru hesaplanmaktadır. Ceza zamanaşımı süresi ise ceza davası sonucunda sanık hakkında hükmedilen mahkumiyet kararının kesinleştiği ya da mahkeme kararının uygulanmasının herhangi bir nedenle kesintiye uğradığı tarihten itibaren hesaplanmaya başlamaktadır.

Nüfuz ticareti suçunun dava zamanaşımını süresinin dolması halinde bu suçtan dolayı ceza davası açılamaz, ceza yargılaması sırasında dava zamanaşımına uğramışsa düşme kararı verilir. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde ise nüfuz ticareti suçundan hükmedilen mahkumiyet kararı infaz edilemez. 

Nüfuz Ticareti Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Nüfuz ticareti suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat, 
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK),
  • Mahkumiyet, 
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB),
  • Cezanın Ertelenmesi,
  • Davanın Düşmesi.

Beraat

Beraat kararı, ceza davası sonucunda sanığın suçu işlemediği ya da sanığın davranışlarının suç teşkil etmediğinin tespit edilmesi halinde verilen karardır. Dolayısıyla sanığın suçsuz bulunup aklanması halinde mahkemece beraate hükmedilmektedir.

Nüfuz ticareti suçundan açılan kamu davasında; sanığın eyleminin suç olmadığı, suçun sanık tarafından işlenmediği ya da sanığın kastının bulunmadığının ortaya çıkması halinde beraat kararı verilmektedir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın suç teşkil eden hareketlerde bulunmasına rağmen ceza almasına engel olan durumların söz konusu olması halinde hakkında bir cezaya hükmedilmemesidir.

Nüfuz ticareti suçunun yargılamasında aşağıda belirtilen nedenlerden birinin söz konusu olması halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir:

  • Sanığın akıl hastası olması,
  • Sanığın suçu cebir veya tehdit etkisiyle işlemesi,
  • Sanığın kusurunun ortadan kaldıran bir hataya düşmesi nedeniyle suçu işlemesi,
  • Sanığın davranışının haksızlık içeriğinin az olması.

Mahkumiyet

Mahkumiyet kararı, kamu davası sonucunda sanığın suçlu bulunması halinde verilen karardır.

Nüfuz ticareti suçundan yapılan ceza yargılaması sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verilmesi halinde, kanunda düzenlenen alt ve üst sınır göz önüne alınarak hapis cezasına ve adli para cezasına hükmedilir. Mahkumiyete hükmedilmesi ile birlikte ayrıca mahkeme sanığın belli hakları kullanmasından yoksun bırakılmasına ve suçta kullanılan eşyanın müsaderesine de karar verebilir. 

Nüfuz ticareti suçundan mahkeme mahkumiyet kararı verirken; sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, suçun işlenmesinden sonra ve yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren tutum ve davranışlarını da göz önüne alarak iyi hal indirimine karar verir. Bu durumda, iyi hal indirimi uygulanarak sanığın cezasında 1/6 oranında indirime gidilir.

Sanık hakkında hükmedilen mahkumiyet kararının kesinleşmesinden sonraki 3 yıl içinde yeniden bir suç işlemesi halinde ya da kasıtlı olarak işlenen bir suç nedeniyle verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesinden sonraki 3 yıl içinde tekrar bir suç işlenmesi halinde tekerrür hükümleri uygulanır. 

Tekerrür hükümlerine göre sanığın sonraki suçtan verilen cezası mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infaz edilir. Bu kapsamda ise sanığın cezaevinde kalacağı süre artmakta ve ceza yerine getirildikten sonra denetimli serbestlik uygulamasına göre sanık cezaevinden tahliye edilmektedir.  

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında hükmedilen mahkumiyet kararını mahkemenin bazı koşullar altında açıklamamasıdır. 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için şu koşulların bulunması gerekir:

  • Sanık hakkında 2 yıl ya da daha az süreli hapis cezasına veya adli para cezasına hükmedilmelidir.
  • Sanığın önceden kasten işlenen bir suçtan mahkum olmaması gerekir.
  • Sanığın kişiliği, dava sırasındaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak tekrar bir suç işlemeyeceğine yönelik hakimde olumlu bir kanaat oluşmalıdır.
  • Sanığın işlediği suç nedeniyle mağdurda ya da kamu oluşan zararı tamamen karşılamalıdır.
  • Sanık HAGB kararının uygulanmasını kabul etmelidir. 

Nüfuz ticareti suçunda yukarıda belirtilen koşulların bulunması halinde HAGB kararı verilmesi mümkündür. Bu suçta HAGB uygulanması durumunda sanık 5 yıllık sürede denetime tabi olur. 

5 yıllık denetim süresi içerisinde sanık kasıtlı bir suç işlemezse ve mahkemenin ona yüklediği yükümlülüklere uygun davranırsa açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanmaz ve davanın düşmesine karar verilir. Aksi durumda, sanık denetim süresinde kasten bir suç işlerse veya mahkemenin belirlediği yükümlülüklere uygun davranmazsa açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanarak infaz edilir.

HAGB kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde kararı veren mahkemeye itiraz edilebilir. Mahkeme itirazı kabul ederse kararını düzeltir; itirazı kabul etmemesi halinde ise itirazla ilgili bir karar vermesi için dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderir.       

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, mahkemenin sanık hakkında verdiği hapis cezasının bazı şartlar altında uygulanmasının ertelenmesidir. 

Hapis cezasının ertelenmesi halinde, sanığın mahkum edildiği hapis cezası cezaevinde çektirilmez. Bunun yerine mahkemenin gözetimi altında sanık cezaevi dışında iyi halli bulunmasıyla hapis cezasının yerine getirildiği kabul edilir.  

Hapis cezasının ertelenebilmesi için şu koşulların bulunması gerekir:

  • 2 yıl ya da daha az hapis cezasına hükmedilmelidir. 
  • Daha önce kasıtlı olarak işlenen bir suç nedeniyle 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum olmamak gerekir. 
  • Sanığın pişmanlık göstermesi ve başka bir suç işlemeyeceğine yönelik hakimde kanaat oluşmalıdır.
  • Cezanın ertelenmesi, sanığın işlediği suçtan dolayı mağdurda veya kamu oluşan zararı gidermesi koşuluna bağlanabilir.

Nüfuz ticareti suçundan yapılan yargılama sonucunda yukarıda belirtilen şartların bulunması halinde hapis cezasının ertelenmesine karar verilebilir. Bu halde sanığın mahkum edildiği hapis cezası 1 ile 3 yıl arasından ertelenir. Fakat bu erteleme süresi, sanığın mahkum edildiği hapis cezasından daha az olmamaktadır.

Hapis cezasının ertelendiği zaman zarfının iyi halli şekilde geçirilirse hapis cezası infaz edilmiş olarak kabul edilir. Bununla birlikte, erteleme süresinde sanık başka bir suç işlerse ya da mahkemenin belirlediği yükümlülükleri yerine getirmezse ertelenen hapis cezası tamamen ya da kısmen cezaevinde infaz edilir. 

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, ceza yargılamasının yapılmasının ya da dava sonucunda sanık hakkında mahkumiyet ya da beraat kararı verilmesinin hukuken bir önem arz etmeyeceğinin anlaşıldığı hallerde verilen karardır.

Nüfuz ticareti suçunun yargılaması sırasında; dava zamanaşımı süresinin dolması, sanığın vefat etmesi ya da genel af ilan edilmesi gibi hallerde mahkemece davanın düşmesine karar verilmektedir. 

Nüfuz Ticareti Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Nüfuz ticareti suçunda istinaf ve Yargıtay süreci; asliye ceza mahkemesinin ilk derece mahkemesi olarak yaptığı yargılama sonucunda verdiği kararının yanlış, eksik veya hukuka aykırı olduğunu ileri süren tarafların başvurabilecekleri kanun yollarıdır. 

Nüfuz ticareti suçundan asliye ceza mahkemesinin verdiği karara karşı istinaf kanun yoluna gidilebilir. İstinaf mercii Bölge Adliye Mahkemesidir.

İstinafa başvuru, ilk derece mahkemesinin kararının yüze karşı okunduğu ya da tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde yapılabilir. İstinafa başvuru dilekçesi, kararı veren ilk derece mahkemesine Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere verilir. Aynı şekilde, zabıt katibine sözlü beyanda bulunmak suretiyle de istinaf başvurusu yapılabilir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen karar karşı temyiz başvurusunda bulunmak mümkündür. Temyiz incelemesi Yargıtay tarafından yapılmaktadır. Başvuru, istinafa başvuru ile aynı usuli prosedüre tabidir.

İstinaf mahkemesinin bozma kararları, ilk derece mahkemesinde verilen hapis cezasını artırmayan kararları temyize kapalıdır. Temyiz edilmesi yasak olan diğer kararlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu m.286/2 hükmünde açıklanmaktadır.

Sonuç

Nüfuz ticareti suçu, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçtan hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılan kişiler hapis cezası ve adli para cezası ile karşılaşabilmektedir. Dolayısıyla nüfuz ticareti suçundan yargılanan kişilerin hak kaybı yaşamaması, etkili savunma yapabilmesi ve davanın lehe sonuçlanmasını sağlamaları için uzman ceza avukatlarına danışmaları oldukça yararlı olacaktır.   

Telefonla Sor